2022 Biterken

Yılın son haftası geleneği olarak, bitirmek üzere olduğumuz yılı değerlendirme zamanı geldi. Bu benim dördüncü yıl sonu yazım olacak. Yaşadığımız şeylerin birçoğunu unutma eğiliminde olduğumuz için (ki bu aslında artı eksi değerlendirmesi yaparsak artıları daha fazla olan bir şey ama bu başka bir konu) yıl sonu değerlendirmeleri yapmak aslında biraz da güzel şeyleri, aldığım dersleri, öğrendiğim ve odaklandığım şeyleri unutmayıp onları hayatıma kalıcı olarak katmak adına oturup yazdığım bir yazı. Aynı zamanda binlerce anı ve fotoğraf arasından seçtiğim şeyler burada benim için arşiv olarak kalıyor, bir de üstüne bu yazılardan ilham alarak kendi yılını değerlendiren birçok insandan geri dönüş almak da beni mutlu ediyor. 

2022 yılına genel olarak bakacak olursak oldukça hareketli bir yıldı diyebilirim. 2020 ve 2021’in ağırlığından sonra gerçek anlamda hareketlendiğimiz ve yenilendiğimiz bir yıl olduğunu düşünüyorum. Aslında her ne kadar fark etmesek de 2020 ve 2021’de öğrendiğimiz, kendimize kattığımız şeylerin şekillendirdiği bir yıl oldu 2022 benim için. Şimdi her zamanki geleneğimize uyalım, 2022’yi ay ay değerlendirelim ve sonra topluca bir değerlendirme yapalım. Hadi başlıyoruz. 

Ocak 2022

Yeni yıla nasıl girdiğimiz ile başlayalım. Ben yeni yılda çok ilginç bir aktivite olmadığı sürece dışarıda olmayı sevmiyorum. Bir festival olur, seyahat olur o şekilde dışarıda olmayı kabul edebilirim tabii ki ama eğer yaşadığım şehirdeysem evde kutlamak kesinlikle daha keyifli. Yılbaşına girerken birçok insanın ‘eğlence baskısı’ hissederek, dışarıda aslında o kadar da eğlenmediğine neredeyse eminim. Bir de 2020 ve 2021 yıllarının gündemi benim için hayatımdaki birçok şeyin filtrelenmesiydi, nasıl eğlendiğimi çok iyi bildiğim için nasıl eğlenmediğimi de o kadar iyi biliyorum. Neyse, özet olarak biz 2021’i evde bitirdik. En sevdiğimiz insanlarla bir ev partisi planlamıştık ama o insanların 4 tanesi covid olunca biz üç kişi kaldık. Üç kişilik vazgeçilmez parti ekibimizle otuz kişilik eğlendik, dans pisti hiç boş kalmadı çünkü biliyorsunuz, party never ends.

Ocak ayı öyle çok da hareketli bir ay değildi. İş, spor ve yemek üçgeninde geçen bir ay oldu. Bol bol spora gittim her zaman olduğu gibi, ay içinde yaptığım tarifleri reel videoları olarak çekmeye başladım, okul yine çok yoğundu ve final dönemiydi. Ankara’da bol bol yeni mekan denediğim bir ay da oldu aynı zamanda. 

Ayın on ikisinde evde bir paella night yaptık, paella en sevdiğim yemektir ve buralarda asla güzelini bulamıyorum. ‘Bulamadığın şeyi sen yap’ mantığıyla ilerleyerek paella yapmayı da öğrenmiştim 2020’de, sonra da sık sık yaptığım bir yemek haline geldi. 

Şubat 2022

Şubat ayı biraz tuhaf geçti diyebilirim. Okulda bütün günü geçirip sonrasında hem kendime hem üç farklı markaya içerik hazırladığım ve birçok kişiye özel ders verdiğim bir dönemden sonra (neredeyse haftanın her günü sabah 8 akşam 11 gibi saatlerde çalışıyordum) okulla yollarımızı ayırmak durumunda kaldık. Siz siz olun, çalıştırdığınız birine iş ile ilgili bir şikayetinizi cuma akşamı saat sekizde mail atmayın, biraz düşünceli olmak lazım sonuçta maillerimize artık sürekli bakıyoruz ve cuma akşam sekizde yaşanan bir iş problemi insanın hem o akşamını hem hafta sonunu etkiliyor, çok acil değilse saygı sebebiyle pazartesiyi beklemenizi öneririm. 

Düzenimi kendim belirlediğim zamanlar dahil olmak üzere ben her zaman sabahçı bir insan oldum, her koşulda sabah erken kalkıp çalışmaya alışkınımdır ve de istisnalar olmakla birlikte gece 12 gibi uyurum. Bu ay hayatımda ilk kez bu düzeni biraz bozdum, geceleri uyuyamadım sabahları uyanamadım. Çok sürmedi, benlik bir şey değil zaten. Geceleri uyumayıp ne yapıyordum konusunu da konuşursak poi çeviriyordum, gerçekten. Bir çeşit meditasyon görevi gördü benim için poilerim. Sonra hareketler arttıkça evin tavanı yetmemeye başladı, spor salonunda çalıştığım zamanlar da oldu. 

Şubat ayında da bol bol dolandım Ankara’da, bol bol yemek de yaptım. Biliyorsunuz lezzetli yemekler hayatımızın vazgeçilmezi.

Bu arada aslında şubat ayında Dublin’e gitmeyi planlıyordum ve bunun için ocakta vizeye başvurmuştum fakat vize çıkmadığı için gidemedim, ertelenen bir plan oldu. Ay boyunca havuza gittim bir de. O da benim için çok keyifliydi. 

Mart 2022

Mart ayı bana hem soğuk hem sevimsiz gelir. Gereğinden fazla uzun süren bir ay olduğuna inanırım. Bu mart soğuk olmakla birlikte (inanılmaz karlı bir ay geçirdik, özellikle İstanbul kardan yok oldu neredeyse) keyifsiz değildi neyse ki. Mart başında Freedom Fighters dinledik. Ayın tamamına yakını İstanbul’da geçti sayılır, Okan ve Melisa mart ayını epey güzelleştirdi benim için. Eski mahallem olan Beşiktaş’ta yaptığımız yeme içme turları, şehirdeki değişik lezzetler peşinde koşmamız, yaptığımız partiler ve yemekler ile hem verimli hem de keyifli bir ay oldu. Bloga epey tarif ekledim, bol bol çekim yaptım. Mart ayında Trendyol’un influencer hub’ına da katılmış oldum, böylelikle iş birliği anlaşması başladı. 

Nisan 2022

Nisan ayının da bir kısmı İstanbul’da geçti. Yine bol tarifli ve çalışmalı bir ay oldu. İlk kez takipçilerimle ufak bir buluşma düzenledik, bolca sohbet ettik, hatta bana çok tatlı hediyeler bile almışlar. Havalar bir düzeldi bir bozuldu. Sakin bir ay oldu genel olarak o yüzden aslında anlatabileceğim fazla bir şey yok galiba. Böyle deyip de onlarca fotoğraf ekledim ama ne yapayım güzel fotoğraflar çekmişim.

Mayıs 2022 

Şu dakikadan itibaren yıl hareketlenmeye başlıyor. Yılın ilk dört ayının sakinliğini (benim için gezmemek genelde sakinlik olarak algılanıyor) mayıs ayından itibaren bozmaya başlıyoruz, sonrasında da zaten neredeyse yılın devamı seyahatle geçecek. 

Mayıs ayı genel olarak serin bir ay oldu Ankara’da, hatta üzerimde pofidik montla dışarı çıktığım bir fotoğraf var o derece serindi zaman zaman. Ben zaten ayın ilk iki haftasını Ankara’da geçirdim, sonrası Kalkan- İstanbul- Atina olarak devam etti. 

Mayısın yirmisi doğum günüm, doğum günümü çok keyifli bir parti ile Kalkan’da kutladık. Sabaha kadar danslı müzikli bir yeni yaşa giriş oldu. Bu arada mayısta bence Kalkan da soğuktu, ben ne ara sürekli soğuk diyen o kıza dönüştüm gerçekten bilmiyorum ama artık çok geç galiba. 

Kalkan’dan tekrar Ankara’ya geçtim, önümüzdeki 20 gün Ankara’da olmayacağım için yapılacak olan işleri bu iki-üç günde bir düzene koydum, aylık çekimleri ve planları hallettim. Sonrasında bu kez önümüzde hepimizin bir araya geleceği Neon Fest vardı. Ondan öncesinde Turgut Ankara’ya geldi, birkaç gün geçirdikten sonra hep birlikte İstanbul’a doğru yola çıktık. Neon Fest’te Juno Reactor ve Ace Ventura çaldı, özellikle Juno Reactor’ın Conquistador ile girişi ve Navras’ı çaldığı anlar zihnimde çok net. Sevdiğimiz herkesin bir arada olduğu harika bir festival oldu, festival öncesi ve sonrasında bazı kararlar alındı, bazı kavuşmalar yaşandı. Neon’a birlikte gittiğimiz herkese kocaman kalpler benden. 

Neon Festival bittikten hemen sonra İstanbul’dan Atina’ya geçildi ve böylelikle yurt dışı seyahat sezonunu (kapatmamak üzere) açmış oldum. 

Haziran 2022

Mayıs ayının son iki günü ve haziranın sekiz günü Yunanistan’da geçti. Daha önce birkaç kez niyetlenip bir türlü gidemediğim Atina’ya da sonunda gitmiş oldum. Atina ilginç bir şehir, Türkiye’ye çok benziyor. Kaş- Kalkan, İstanbul ve Avrupa şehri karışımı gibi, şehrin her yeri farklı bir dokuda. Detaylı rehberlerini tabii ki yazdım, Atina Gezi Rehberi ve Atina Yeme İçme Rehberi’ni bir karıştırın merak ediyorsanız. Atina sonrası Santorini’yi de görme fırsatım oldu fakat Santorini ile ilgili düşüncelerim biraz karışık. Evet kesinlikle çok güzel ve estetik bir ada ama bilemiyorum benim deniz tatili anlayışıma uymuyor, bir kere sahil diye bir kavram yok adada. Volkanik bir ada olduğu için çok ilginç bir şekle sahip fakat yaz tatili sahilsiz olur mu bilmiyorum benim zihnimde tam oturmuyor bu konu. Kesinlikle görülmesi gerek ama gitmeden de sizi ne beklediğini bilmek lazım. 

Haziran ortasında Ankara’ya döndüm, bir ay kadar buralarda olacağım için yine işleri planladım ve bol bol çekim yaptım, önümüzdeki uzun bir süre boyunca buralarda olmayacağım için yurt dışında olacağım zamanın işlerini de planladım. Ayın 19’unda Monolink konserine gittik, her zamanki gibi çok eğlendik. 

Temmuz 2022

Mayıs ayında başlayan hareketlilik buralarda iyice hızlanıyor. Temmuz ayının başı bol spor ve bol işle geçti, sonrasında iki yıldır heyecanla beklediğim Ozora’ya yavaş yavaş yaklaştığımız için ayın ikinci yarısı benim için hem heyecanlı hem hafif endişeliydi. Pandeminin hepimizin üzerinde iyi kötü ilginç etkileri oldu, bana olan kötü etkisi ise yer yer bana merhaba diyen anksiyetemi artırması oldu sanırım. 2020 yılı için birçok planım vardı ve sonra hiçbiri gerçekleşmeyince 2020 ve 2021 yılları, yarattığı post-travma olan ‘planladığın şeyler gerçekleşmeyebilir’ düşüncesini benim aklımın bir köşesine sokmuş ve aslında bu düşünce heyecanla beklediğim herhangi bir şey olduğu an kendini göstermek için köşede bekliyormuş. Genelde rahat olan ama dediğim gibi yer yer anksiyeteye kapılan biri olarak çok fazla ve detaylı plan yaparım, sonra onların gerçekleşmesini beklerim, aslında çok plan yapmak da anksiyeteyi baskılamak adına yapılan bir şey, sonra onlar gerçekleşmezse baskılanan anksiyete daha yoğun bir şekilde ortaya çıkıyor falan derken bir kısır döngüye giriyor insan. Neyse, bir sürpriz olmadı temmuzda neyse ki.  

Temmuz ayı için üç büyük plan vardı ve hepsi birbirine bağlı planlardı. Birincisi, İstanbul’daki Infected Mushroom konseriydi. Konsere aylar öncesinden bilet almıştım ve Uğur’la Arda’yı ikna etmek için epey uğraştım (Infected Mushroom konserine gitmek için insan ikna edilir mi ya, shame on you çocuklar). Sonunda hep birlikte Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıktık ve böylelikle Infected Mushroom’u ikinci kez canlı dinlemiş oldum. Konser çok keyifliydi, bulunduğumuz süre boyunca yaşadığımız diyalog şuydu:

-Çok fenayım.

-Nasıl yani, iyi misin?

-Çoook iyiyiiiim. 

Keyfim çok yerindeydi anlayacağınız. 

Konser sonrasında iki gün dinlenip Budapeşte’ye geçtim. 2020 Ozorası için de orijinal plan bu şekildeydi, önce Budapeşte’yi gezip sonra Ozora’ya geçmeyi planlamıştım. Budapeşte’yi daha önce görmemiştim ve o kadar sevdim ki, bu plan daha sık yapılmalı diye düşünüyorum. Budapeşte’yi üç dört gün gezdikten sonra son gece Turgut da geldi ve temmuz ayının son günü sakince Ozora’ya geçiş yaptık. 

Budapeşte Gezi Rehberi, Budapeşte Yeme İçme Rehberi ve Ozora nedir ne değildir öğrenmek isterseniz Ozora Festival Rehberi, hepsi sizi bekliyor. 

Ağustos 2022

Ve iki yıldır beklenen o anın sonunda geldiği bir ay olan Ağustos 2022deyiz. Ozora Festival, daha önce yaşadığım deneyimlerin hiçbirine benzemeyen bir deneyimdi ve muhtemelen bir sonraki Ozora da kendine özgü ve eşsiz bir deneyim olacak. Bir kere kamp meselesi benim için yepyeniydi, daha önce hiç deneyimlemediğim birçok şey bir araya gelince festivalin dev bir deneyim bombası olması kaçınılmazdı zaten. Kamp konusunda, hiçbir zaman kamp sevdalısı olmayacağım bunu biliyoruz, daha önce denememiş olmam da benim için son derece normalmiş, bundan sonra da ‘of bi kamp yapsak’ demeyeceğim elbette. Herkes her şeyi sevmek zorunda değil ama bir şekilde denemiş olduğum için memnunum. 

Ozora ile ilgili en güzel şeylerden biri festivalin mottosu olan ‘welcome to paradise’ın gerçek olması. Bir hafta boyunca gerçekten bir çeşit cennettesiniz. Sınır yok, yasak yok, belirli başlı kurallar dışında kural yok, internet yok, dışarı dünyadan hiç kimse ile herhangi bir iletişiminiz yok. Müzik var, eğlence var, birbirinden tatlı insanlar var. Tek düşünceniz bir şekilde hayatta kalmak ve istediğiniz DJleri kaçırmamak. Kendinizi yeni deneyimlere ve olasılıklara sonsuz açtığınız bir zaman dilimindesiniz. Orada yaşadığınız birçok şey, festival sonrasında anlam kazanıyor. Yılın en güzel deneyimiydi benim için. Turgutla birlikte uzun zamandır bu festivali bekliyorduk, sevdiğiniz insan ile gitmiş olmak da harika bir deneyim. Bu arada baştan sona çiçeklerle mutlulukla dolu bir deneyim değil onu da belirteyim. Çok zor anları olabiliyor, ama bence zaten total bir deneyim olarak değerlendirilmeli ve sadece muhteşem anlardan ibaret olmadığı için o kadar öğretici. Yine de vurgulamadan geçmek istemem, o muhteşem anlar dediğimiz şeyler festivalin çoğunu oluşturuyor. 

Festival dönüşü sanırım hayatımda hiç geçirmediğim kadar ağır bir grip geçirdim. Bir hafta boyunca yataktan kalkamadım, sonraki hafta biraz ev içinde hareketlenebildim, üçüncü haftanın sonunda da normalleşebildim. Zaten iyileşmek durumundaydım çünkü önümde kocaman bir seyahat vardı: bu kez Dublin’e gidiyordum. 

Eylül 2022

Şubat ayında planladığım Dublin seyahati, vizenin dört ayda çıkması sebebi ile eylüle kadar ertelenmiş oldu. Ozora’dan sonra yılın en çok beklenen seyahatiydi benim için. 2 Eylül’de Ankara’dan yola çıktığımda Ankara 31-32 derecelerdeydi, sonra kendimi birden bire 18 derece olan Dublin’de buldum. Bu arada yolculuk da biraz maceralıydı, overbooking yüzünden neredeyse 3 Eylül’e kalıyordu yolculuk ama bir şekilde hallettik. Ankara’dan İstanbul aktarmalı olarak saatler süren bir yolculuğun ardından Dublin’e (daha doğrusu Turgut’a) kavuşmuş oldum. 

Genelde yağmurlu ve kasvetli havası ile bilinen Dublin’de geçirdiğim günlerin çoğunda hava oldukça güneşliydi. Genellikle 17-18 derece ve güneşli olması bizi bol bol parklarda keyif yapmaya yönlendirdi. Dublin’i epey sevdim diyebilirim, özellikle dümdüz bir şehir olması (her yere yürüyebilirsiniz) ve de sakinliği en sevdiğim özellikleri oldu. Eylül ayı neredeyse tamamen Dublin’de geçti ve çok uzun süredir geçirdiğim en güzel üç haftaydı diyebilirim. Önemli kararların alındığı, çeşitli farkındalıkların yaşandığı bir ay oldu. Ayın son haftasında Brüksel’e geçtim ve böylelikle seyahatin ikinci kısmı başlamış oldu. Biz ikinci kısma geçmeden siz Dublin Gezi Rehberi, Dublin Yeme İçme Rehberi, Dublin Bar ve Gece Hayatı Rehberi, Dublin Kitapçıları Rehberi gibi rehberleri karıştırabilirsiniz.

Ekim 2022

Üç senedir görmediğim İremciğim ile bolca vakit geçirdiğimiz bir ay oldu ekim. Brüksel’de bol bol gezdik, ayın ilk haftası da Lizbon’a gittik. Brüksel’i artık ezberledim diyebilirim, turist olmayı bırakalı çok oldu. Lizbon’a ilk kez gittim ve gerek havanın güzelliği gerek şehrin rengarenk olması ile bayıldığım bir şehir oldu. Fakat uzun süredir hiç bu kadar kalabalık turist miktarı ile karşılaşmamıştım, restoran olsun müze olsun her yerde ama her yerde en az yarım saat sıra bekledik. Lizbon’dan döndük, Brüksel’de on gün daha kaldıktan sonra Ankara’ya döndüm. 

Ekim ayının başında Turgut da Brüksel’e geldi, onunla da ufak bir Brüksel gezisi daha yapmış olduk. Türkiye’ye dönmeden hemen önce de Gent’e gittim günübirlik, daha önce hiç gitmemiştim keyifli bir şehirmiş. Belçika planları yaparsanız uğramanızı tavsiye ederim.

O kadar çok fotoğraf var ki seçemedim. Hem Brüksel’de hem Lizbon’da binlerce fotoğraf çekmişim, bunlar sadece telefon ile çektiklerim, bir de makine var. Lizbon inanılmaz renkli bir şehirdi, her köşesi fotoğraflık.

Ekim ayı benim için biraz karmaşık geçti diyebilirim, zihinsel olarak zorlandığım bir ay oldu. Birtakım gerekli gereksiz anksiyete hisleri ile mücadele ettikten sonra (neyse ki mücadele hem çok uzun sürmedi hem kazanan ben oldum) ay sonunda işleri yavaş yavaş yoluna oturtmayı başardım. Türkiye’ye döner dönmez çalışmaya başladım, özellikle Bilkent’in kütüphanesi haftada 4-5 gün gittiğim bir yer haline geldi bir süre. Eylül ayındaki gündem biraz daha somutlaşarak ekim ayında daha net şekillendi. 

Kasım 2022

Kasım ayının başlaması ile birlikte mayıstan beri devam eden seyahatlere bir son verildi (şimdilik), sakin ve sadece işe yoğunlaştığım bir dönem başladı. Ekim sonunda başlayan işe odaklanma durumu bu ay da bol bol makale, bol bol kitap, bol bol mesai ile devam etti. Yine bu ay önümüzdeki yıl ile ilgili bazı şeyler daha net şekillendi, olasılıklar güçlendi. İş dışında da yine işle ilgili olarak bir kez İstanbul’a gittim. Onun dışında Ozora sonrasından beri ara verdiğim canım spora geri başladım (grip seyahat vs derken iyice uzaklaşmıştım) ve gerçekten de spora dönüş ile birlikte akıl sağlığım tamamen yerine geldi- hep söylerim benim dengeli bir insan olmamın sebebi spora gidiyor olmam diye. Özetle iş-spor-ev üçgeninde bir ay geçirdim, oldukça keyifliydi. 

Aralık 2022

Ve geldik yılın son ayına. Aslında bu ay benim için neredeyse kasımın aynısıydı. Sadece kasımdan çok daha hızlı geçti ve yılı nasıl bitirdiğimizi anlamadım. Yine iş ve spor odaklı bir ay oldu, neyse ki yeni yılın geliyor olması ile birlikte muhteşem bir partinin bizi beklediğinin bilincindeydim. Yılın son haftasını yine en sevdiğim insanlarla bir arada geçirmiş olmak son derece keyifliydi, Turgut da buradaydı ve inanılmaz keyifli bir parti yaptık- bu yazıya başladığımda aralık ayının son haftasıydı ama şu an yeni yıldayız- neyse, zaten her yazıda yeni yıl partisine değiniyorum. 

Yılın Dersleri 

2019 yılında başlayan kendimi tanıma yolculuğumun dördüncü senesi bitmiş bulunmakta. Her senenin sonunda ‘evet gayet iyi tanıdım kendimi’ dedikten sonra bir sene boyunca bambaşka şeyler öğreniyorum. Bir yandan da kendini tanıma yolculuğunun sonsuz olduğunu bildiğim için yeni şeyler öğrendiğimde şaşırmıyorum aslında. Bu sene de çok farklı olmadı. Bazı öğrendiğimi düşündüğüm şeyleri pek de öğrenmediğimi, bazı bilmediğimi düşündüğüm şeyleri aslında içten içe bildiğimi görüyorum her sene. 

2022, beni 2021 kadar yoran bir yıl değildi. O yüzden kendisine öncelikle tatlı bir yıl olduğu için teşekkür ediyorum. Bakalım neler öğrenmişim bu sene. 

  • Gerçeklik dediğimiz şey aslında bir illüzyon çünkü herkesin kendi gerçekliği var. Sekiz milyar insan, sekiz milyar gerçeklik. O yüzden de kendi bakış açımızı genişletmek, başkalarını dinlemek ve anlamaya çalışmak çok önemli. 
  • Bir şeye başladığınızda o şeyin yarısını yapmış olursunuz derler ya, o benim için tam olarak öyle değil. Bir anda bir şeylere başlamak benim için oldukça kolay. Sürdürmek benim asıl odaklanmam gereken şey. 
  • Hiçbir şey ne tam olarak olumlu, ne tam olarak olumsuz. Ufak bir olumsuzluk görüp ‘ben bunu zaten sevmiyorum’ diyerek uzaklaşmamak gerekiyor. 
  • ‘Your vibe attracts your tribe’ duyduğum en doğru sözlerden biri. İnsan tam olarak olduğu ve istediği insanları çekiyor hayatına. O yüzden kendimize, niyetimize, enerjimize çok dikkat etmek, özen göstermek gerekiyor. 
  • Ortaya bir sorun atıyorsak önce onun çözümünü düşünmüş olmalıyız. Çözüm önerisi ile gelinmediği sürece sorunlardan bahsetmek çok soyut kalıyor. Bulduğumuz çözüm, ideal çözüm olmayabilir ama üzerinde konuşulur, tartışılır. Yeter ki bir şeyler düşünülmüş olsun. 
  • Başladığım bir şeyi bitirme hazzını kendime daha sık yaşatmalıyım. 
  • ‘Emek vermek’ kavramını hayatımda ilk kez bu yıl anladığımı düşünüyorum. Elbette yıllar boyunca emek verdiğim çok şey oldu ama bilerek, anlayarak ve isteyerek bunu yapmak, benim hayatımda henüz yeni. 
  • ‘Aman boşver yorulma, kendini o kadar yormaya değmez’ bence modern zamanların bize dayattığı çok büyük bir tembellik illüzyonu. Bazı şeyler için yorulmaya değer. Aslında sürekli meşgul kalmaya çalışmak ve üretken olma baskısı da modern zamanların büyük bir dayatması ve bunun çözümü bence seçicilik, ama bu iki konuyu biz ayrıca, başka bir yazıda konuşalım olur mu?
  • Bazen gözümün önündekini göremediğim zamanlar oluyor. Görmeyi öğrenmem ve perspektifimi genişletmem gerekiyor.
  • Son derece sosyal olmama rağmen aslında tam olarak selective social biriyim. 
  • Hayatımdaki insanların ne kadar önemli olduğunu bu sene bir kez daha anladım. Zaten sizi sevdiğimi düşünüyorsanız sizi seviyorumdur ama tekrar söyleyeyim: Hayatımdaki insanlar sizi çok seviyorum.

2022 Highlights 

Yılın en iyi filmi: Coco, izlemediyseniz mutlaka izleyin hemen şu an.

Yılın en iyi kitabı: Engin Geçtan- İnsan Olmak. Bu kitabı herkese zorla okutmak istiyorum öyle bir kitap. Hayat hakkında vizyonunuzu açan, düşünmediğiniz şeyleri düşündürten, düşündüklerinizi de tekrar düşündürten bir kitap. O yüzden mutlaka bu kitabı okumanız gerekiyor. Birkaç alıntı yapmadan da geçmek istemiyorum: 

  • ‘’İnsandaki eksiklik duygusu da, bireyin gelişimi ve insanlığın evrimi için gerekli bir dürtüdür. Çünkü eksikliğin fark edilmesi insanı güdüler ve eyleme geçirir.’’
  • ‘’Ne var ki, birçok insan kendini tanımak için çaba göstermeksizin yaşamına anlam katabilmeyi umar ve beklediklerini bulabilmek için bir mucizenin gerçekleşmesini bekler.’’
  • ‘’Çevremizde, yaşayacağı yerde nasıl yaşanması gerektiğini sürekli tartışan insanların sayısı hiç de az değildir. Ama genelde, yaşantıya dönüşmemiş bilgi gerçek bilgi değildir.’’
  • ‘’Yapamam ki gerekçesiyle gerçekleştirmekten kaçındığımız davranışların çoğu aslında yapmak istediklerimizdir. Yapmak istemediklerimiz zaten aklımıza gelmez.’’

İşte böyle. Daha devam edersem kitabı komple buraya geçireceğim için yapmak istemedim, bu yazıyı okuyorsanız mutlaka bu kitabı alın, emin olun çok seveceksiniz. 

Gidilen ülkeler: Yunanistan, Macaristan, İrlanda, Belçika, Portekiz. 

Gidilen konserler ve festivaller: Freedom Fighters, Juno Reactor, Ace Ventura (üçü de Neon Festival’deydi), Monolink, Infected Mushroom, Ozora (buradaki line-up’ı yazmayayım çok uzun sürer), Infected Mushroom (bu kez Dublin’de), Universo Paralello Teaser Party (bu da Dublin’deydi). 

Yılın quote’u: Don’t find yourself, build yourself. 

Yılın dersi: Senin için zor olan başlamak değil, sürdürmek ve emek vermek. 

Yılın en sevdiğim yeni yemeği: langos (aslında üzerine ekşi krema sürülmüş pişi bu, Macar mutfağından), pastel de nata (bu yeni değil ama yerinde ilk kez yedim). 

Yılın mekanı (Türkiye dışı): Chez Léon (Brüksel, çok turistik evet ama güzel, midye severim), Baco Alto Loja Gourmet (Lizbon, fiyatlar nerdeyse şehir genelinin yarısı ve çok tatlı bir yer), The Little Wine Bar (yine Lizbon, burası da minicik ve tatlı bir bar. 

Yılın mekanı (Türkiye içi): Foxy Nişantaşı, Dekk, Sarnii Coffee. 

Yılın en çok yapılan yemeği: Mantı makarna (üzgünüm bağımlısıyım), tiramisu, çikolatalı ıslak kek.

Yılın highlight yemeği/tatlısı: Tiramisu. Sonunda deneye yanıla aradığım tarife ulaştım. 

Yılın en güzel ayı: Eylül. 

Son 

İşte böyle, 2022 keyifli ve dolu dolu bir yıldı. Güzel yerlere gittim, lezzetli şeyler yedim, yıllardır beklediğim Ozora’ma sonunda kavuştum, çok çok zıpladım dans ettim, kendimle ilgili birçok şey öğrendim, hayata farklı pencerelerden bakmaya çalıştım. Cheers to 2023!

Herkese harika bir yıl diliyorum. 

Elvan 

Bir Cevap Yazın