Yemek yemek kavramı aslında basit görünen ama hayatımızın tam olarak merkezinde olan bir kavram. Sohbetlerimiz, buluşmalarımız, eğlencelerimiz ve çok daha fazlası yemek yemekle bire bir ilintili. Uzun süredir görmediğimiz biri ile buluşacaksak buna mutlaka bir fincan kahve eşlik eder, arkadaşlarımızla keyifli sohbetler ederken ya yemek masasındayızdır, ya da birer bira veya şarap içeriz. Hayatta kalmanın ötesinde yemek bizim için sembolik bir anlam da taşır aslında.
Yemek tek başına var olmaz, o yüzden yemek deneyimine bir bütün olarak bakmak gerekir. Evdeki yemeklerle dışarıdakiler farklıdır, ikisinden başka başka keyifler alınır. Ama ikisinin farklı olması, herhangi birini daha az anlamlı kılmaz. İkisinde de hem yemeğin lezzeti hem de atmosfer oldukça önemlidir. Bugün bu yazıda restoran deneyimleri üzerinde duracağız.
İçindekiler
Restoran Deneyimi ve Son Zamanlardaki Fiyat Artışları
Restoran deneyimlerinde yediğimiz yemeğin lezzeti, bulunduğumuz ortam, servis kalitesi, müzik gibi birçok şey deneyimimizi etkiler. Gideceğimiz yerlere göre beklentilerimiz farklı olur haliyle, sokak büfesi ile şık bir restoranın size sunacağı şeyler farklıdır, bir kahveci ile İtalyan restoranından da aynı şeyleri elbette ki beklemeyiz ama belirli şeyler yine de standarttır: lezzet, güler yüz ve iyi hizmet gibi.
Restoran deneyimi, son dönemlerde ülkemizdeki fiyat artışından oldukça etkilenmiş durumda. Önceden -önceden dediğim bir sene önce bu arada- restoranlar menülerini yılda iki kez güncellerdi, fiyat güncellemesi de o zamanlarda yapılırdı. Şimdi geçen hafta gittiğimiz herhangi bir yerin menü fiyatlarının bugün aynı olup olmayacağını bile bilemiyoruz, her ay mutlaka güncelleme yapıldığı için restoranların fiyat yazılı menülerine ulaşmak, gitmeden neredeyse imkansız hale geldi.

Bu durumda tamamen restoranları suçlamak haksızlık olur, çünkü sürekli artan ham madde fiyatları ile birlikte restoranlar hem tedarikte problem yaşıyorlar hem de maliyet sürekli arttığı için giderleri ödeyip kar edebilmek giderek zorlaşıyor. Bir yer işletebilmenin zorluğunu müşteri olarak göz ardı ettiğimiz zamanlar oluyor, çünkü kendi penceremizden bakıyoruz. O yüzden fiyatlar konusunda ‘orası çok pahalı’ gibi yorumları fiyatlar ekstrem olmadığı sürece doğru bulmuyorum. Fakat son zamanlarda bu durum hem her ay fiyat artışı, hem de kalitede giderek düşüş olarak karşımıza çıkmaya başladı -ki bu da benim eskisi kadar dışarıda yemek yemiyor olma sebebim haline geldi. Fiyat artışını kabul ettik etmesine çünkü son bir yıldır uygun fiyatlı diyeceğimiz hiçbir yer yok, ama artık benim ‘evet fiyatlar yüksek ama hem lezzetiyle hem hizmetiyle buna değiyor gerçekten’ diyebildiğim, size gönül rahatlığıyla önerdiğim restoran neredeyse kalmadı. Bu durum özellikle Ankara’da böyle, İstanbul’da fiyatlar ortalama üstü ama kaliteli diyebileceğimiz yerler hala mevcut. Ankara’da böyle olması, benim restoran deneyimlerimi giderek kötüleştiren ve zaten evde yemek yemeyi seven biri olarak normalden daha da fazla evde yemek yememe neden olan bir durum haline geldi.
Öznel ve Genel Deneyimler
Bir restorana gittiğimizde hepimiz başka deneyimler yaşayabiliriz. Bir standart olduğu sürece yaşanan ufak tefek aksilikler beni açıkçası o kadar da rahatsız etmez. Kahvemin yoğunluktan dolayı biraz geç gelmesi, şarabımı bitirdikten sonra bir kadeh daha ister misiniz diye uzun süre sorulmaması, hatta biraz uç bir örnek olarak servisin karışıp yanlış yemeğin gelmesi bile bu durum o mekanın sürekli yaptığı bir şey değilse tahammül edilebilir ve çözülebilir şeyler çünkü insan hata yapabilir. O yüzden ilk kez gittiğim bir yerde böyle bir durumla karşılaşırsam orayı ‘servis yavaş’ olarak etiketlemeyi sevmem, çünkü tek bir deneyim bana o restoran hakkında çok net bir fikir veremez. Bunlara rağmen tavır konusunda taviz verilmemesi gerektiğini düşünüyorum çünkü yoğunluk ve serviste yaşanan ufak tefek aksaklıklar başkadır, restoranın genel tavır ve tutumu başka. Biri geçici olabilir, diğeri ise kalıcıdır.
Luigi’s
Atakule’de bulunan Luigi’s, benim arada gittiğim ve sevdiğim bir yerdi. Geçtiğimiz gün güzel bir yemek ve sohbet için tekrar burayı tercih ettiğimde son derece ilginç bir durumla karşılaştım. Birçoğunuz beni bilir, fotoğraf makinemi yanımda taşırım ve fotoğraf çekmek bir hobi olarak başlayıp işim haline gelen bir şey benim için. Buraya da fotoğraf makinem ile gittim, her yerde yaptığım gibi birkaç fotoğraf çektim. Bunun üzerine bir garson yanıma gelerek ‘burada fotoğraf makinesi ile fotoğraf çekmenin yasak olduğunu’ söyledi. Bunun üzerine fotoğraf makinemi masama koydum, bu kez de ‘masanızdan kaldırır mısınız, işletmenin kameralarından masada olduğu görünürse uyarıyorlar’ dendi. Bunun sebebi ile ilgili herhangi bir açıklamada bulunulmadı, ben de bu anlamsız ve açıklanmayan hareketi story olarak instagram hesabımdan paylaştım, mekanı da etiketledim. Bunun üzerine tabii ki mekanın bu durumdan haberi oldu, yanıma gelip bir açıklama yapma ihtiyacı hissettiler.
Yanıma gelen beyefendi son derece kibar bir şekilde bana bazı müşterilerin görünmek istemediğini, o yüzden rahatsız olduklarını ve bunu bana kibar bir şekilde belirtmemelerinin kendi hataları olduğunu söyledi, tatlı ve kahve ikram etti. Kendisine teşekkür ediyorum, fakat burada üzerinde durulması gereken bazı hususlar var.
- Birincisi, bana yapılan açıklama otuz küsür bin takipçim var ve story paylaştım diye yapıldı. Sıradan gördükleri bir müşteri ile durum ‘masanızda makine durması yasak’ olarak kalacaktı ve bu da hiç hoş olmayacaktı. Bu konuda müşteri ayrımcılığı yapılmasını son derece yanlış buluyorum.
- İkincisi, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki hepimizin elinde telefonlar var. Sürekli olarak her şeyin fotoğrafını, yetmiyor bir de videosunu çekiyoruz. Telefonların ne kalitede fotoğraf çektiğini anlatmama bile gerek yok, hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla ben makineden çekmişim, telefondan çekmişim hiç fark etmiyor, o insanlar yine görünecek. Luigi’s zaten dekorasyonu ile ön plana çıkan bir mekan olduğu için buraya özellikle sadece fotoğraf çekmek için gelen insanlar var, instagramda Luigi’s’in taglendiği paylaşımlara bakmanız, ne dediğimi anlamak için son derece yeterli olacaktır. Daha bizim orada olduğumuz gün saks mavisi saten elbisesi ile dekorasyona uygun giyinen bir hanımefendi vardı. Dolayısıyla böyle bir restoranda ‘makine ile fotoğraf çekilemez’ konusu hiçbir anlam taşımıyor. Kaldı ki burası ne Prado Müzesi, ne Berghain, ne de Speakeasy bir mekan. Herkesin her an gelebileceği bir restoran burası. Avrupa’nın birçok yerindeki en kaliteli restoranlarda, Louvre gibi dünyanın en değerli eserlerinin bulunduğu bir müzede bile makine ile çektiğim onlarca fotoğraf varken müşteriler rahatsız oluyor kavramının kullanılmasını doğru bulmuyorum.
- Üçüncüsü, müşteri gizliliğinden bahsedeceksek mekanın da kamerası bulunuyor. Gizliliğe bu kadar önem veren birinin buraya gelmesi ne kadar doğru, tartışılır. Herkesin elinde telefon olan, restoranların kamera sistemleri olan bir dönemde, gizlilik arıyorsanız gideceğiniz yer Atakule’nin en popüler restoranlarından biri olmamalı. Buraya geliyorsanız yüzde yüz gizlilik diye bir şeyin olmayacağını göze almış olmalısınız, o yüzden bu mesele restoranın değil sizin sorumluluğunuz altında.
Eğer ben telefonumla veya makinemle, özellikle bir müşterinin fotoğrafını çekiyor olsaydım bu eleştiriyi kabul edebilirdim, çünkü evet teknoloji devrinde yaşıyoruz ama kimseyi gidip rahatsız etme hakkımız tabii ki yok. Ama tahmin edeceğiniz üzere böyle bir durum söz konusu olmadığı için benim bu kuralı anlamlandırabilmem de söz konusu değil. Kurallara karşı değilimdir, bir restoran önceden haber verdiği sürece belirli kurallar koyabilir ama fotoğraf çekilmemesi için çok daha başka bir konseptle karşımıza çıkmalı – Luigi’s tam aksine son derece ‘instagrammable’ bir mekan ve bununla oldukça öne çıkmayı tercih ediyor.
Ben bu konudaki deneyimimi instagram üzerinden sizinle paylaştıktan sonra sizlerden o kadar fazla benzer mesaj geldi ki, gerçekten şaşırdım. Luigi’s ve çalışanların tavırlarından memnuniyetsiz olan meğer ne kadar çok kişi varmış, ki bunlar sadece bana iletilenler. Ben bunları anlattıktan sonra ‘böyle davranan bir restorana ben de gitmem’ ‘senin önerdiğin her yere gidiyorum’ diyeniniz de çok fazlaydı. Bu kadar şık, bu kadar keyifli olabilecek bir restoranın sırf tavır yüzünden bu şekilde anılması açıkçası beni üzdü, çünkü dediğim gibi gidebileceğimiz keyifli mekanlar listesi giderek daralıyor. Sevgililer günü yaklaşmışken özel günler için size mekan derliyordum ve son yaşananlar ışığında Luigi’s’i listemden çıkarmak durumunda kaldım. Umarım bu kadar fazla kişi tarafından olumsuz eleştiri gelmesini normal görmeyerek bir revizeye giderler.

Son
Bazı şeyler öznel olabilir, birimizin beğendiği şeyi diğerimiz beğenmeyebilir çünkü zevkler ve beklentiler farklı olabilir. Ama bazı şeyler de standarttır ve ödün verilemez. En başta da bahsettiğim gibi yemek deneyimi lezzet, atmosfer ve tavır olarak bir bütün ve bu bütünün parçaları keyifli bir deneyim oluşturmak üzere ayrı ayrı önemli. O yüzden biri olmayınca diğeri de olmuyor, zaten olumsuzlukların yaygın olduğu, belirli bir standardı tutturmanın az rastlandığı bu zamanlarda en azından yediğimiz yemekten, gittiğimiz yerlerden keyif almak istiyoruz. Pahalı ucuz meselesini maalesef artık geçmiş durumdayız, ama lezzet, tavır ve hizmet ödün verilebilecek şeyler değil. Durumların yakın zamanda düzelmesini ve standartların tekrar yükselmesini diliyorum ki ben de gönül rahatlığı ile sizlere güzel yerler önerebileyim.
Cheers,
Elvan