Bu sene benim için gezdiğim ülkeleri ve şehirleri tekrar tekrar gezme yılı gibi oldu, Brüksel de bunlardan biriydi. Brüksel planı kıştan beri aklımdaydı, sonra plan büyüdü, şekil değiştirdi, önce Paris’e gittim, oradan Brüksel’e geçtim. Aslında bu şehrin en güzel yanı bu, o kadar güzel bir yerde ki, sadece burayla sınırlı kalmayıp iki-üç saat içinde trenle değil şehir, ülke değiştirebiliyorsunuz. Boşuna Avrupa Birliği’nin başkenti değil anlayacağınız, harika bir konumu var.
Konumunu epey övdükten sonra şehir ile ilgili düşüncelerimden bahsedeyim. Birçok insandan Brüksel’in sıkıcı olduğunu duyabilirsiniz, belki de onlar da kendilerine göre haklılar ama ben bu şehri seviyorum. Bence sıkıcı değil, güzel bir gezi planıyla gayet keyifli ve dolu bir şehir. Favori şehrim diyemem tabii, ama keyif aldığım şehirlerden biri.

2013 yılında buraya gelme sebebim (çok sevgili dostum) İrem’in burada staj yapıyor olmasıydı, bu sene de İrem burada çalışıyor diye geldim. Kendisi bana her gelişimde bolca rehberlik yapıyor, mekan öğretiyor, evini açıyor ve yemek yapıyor. Hatta bu sefer kedisiyle de arkadaş olduk, beni sabahları Cookie bey uyandırdı, gündüz İrem işteyken de kahvaltılarıma eşlik etti. Yaptığı harika yemekler, rehberliği ve harika misafirperverliği için İrem’e buradan tekrar teşekkürler ve öpücükler gönderiyorum.



İçindekiler
Paris’ten Brüksel’e
Yazının başında da belirttiğim gibi asıl plan Brüksel’e gelmekti fakat bu kadar yakına gelme planı yapmışken Paris’e nasıl hayır diyebilirim diyerek hem vizemi Fransa’dan aldım, hem de kısa da olsa Paris’i gezme fırsatı buldum.
Paris- Brüksel arası trenle yaklaşık bir buçuk saat sürüyor, fiyatlar da saat ve tarihe bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor, ortalama olarak 70-100 Euro arası gibi bir fiyatı var.
Bir diğer seçenek Lille aktarmalı gitmek, o da aktarmayla birlikte yaklaşık iki saat sürüyor, ben bu şekilde Paris Gare du Nord’dan Lille Europe aktarmalı Bruxelles Midi’ye gittim, tren biletine de 47 Euro verdim.


Otobüsle de Brüksel’e gidebilirsiniz, o da dört saat sürüyor, fiyatları 10-20 Euro arasında değişiyor.
Neredeyse her yazımda belirtiyorum, burada bir kez daha söyleyeceğim, Avrupa’da şehirler/ülkeler arası yolculuk yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli şey treninizin/otobüsünüzün hangi istasyondan kalkacağı ve gideceğiniz şehirde hangi istasyona gideceği. Özellikle Paris gibi büyük şehirlerde çok fazla istasyon var, aktarma falan yapacaksanız mesafeleri göz önünde bulundurmak gerekiyor (başıma geldiği için bu uyarıyı hep yaparım).
Tren veya otobüs biletlerinin fiyatlarına ve saatlerine şu siteden bakabilirsiniz veya biletinizi satın alabilirsiniz.
Havaalanından Şehre Ulaşım
Şimdi burada bir noktayı netleştirmemiz lazım: Brüksel’in asıl havaalanı Brussels Zaventem Airport veya diğer adıyla Brussels Airport veya bir diğer adıyla Brussel Nationaal/Bruxelles-National. Bu havaalanı diğer şehirlere göre nispeten şehir merkezine yakın (12 km uzaklıkta) ve ulaşım için sabah 5.00 ve gece 12 arası hizmet veren, on dakikada bir hareket eden bir tren seçeneğiniz (12,70 Euro) olduğu gibi, direkt şehir merkezine giden otobüsler de mevcut. 12 numaralı otobüs, sizi Luxembourg Garı’na götürüyor, 21 numaralı otobüsle Trone durağına kadar gidebiliyorsunuz, bu metro/otobüs durağından çoğu yere yürümek on- on beş dakika. Biletlerin fiyatı tahmin edebileceğiniz gibi normal tarifeden farklı, otobüsün içinden alırsanız 6 Euro, istasyonlardan alırsanız 4,5 Euro.
Brüksel’in ana havaalanı hakkında bilgi verdikten sonra, eğer Pegasus ile yolculuk yapacaksanız kullanacağınız havaalanından bahsetmek de hayati, Charleroi Airport. Charleroi, Belçika’nın Valonya bölgesinde bir şehir, havaalanından Brüksel şehir merkezi yaklaşık 65-70 kilometre, yolculuk bir saat sürüyor. Sizi havaalanından Bruxelles Midi tren istasyonuna (Rue de France’da bırakıyor/oradan alıyor) ulaştıracak servisler var. Otobüsün içinde bilet alırsanız 17 Euro, internetten alırsanız 14 Euro civarında. Yarım saatte bir kalkıyor, buradan ayrıntılı bilgi ve online bilet alabilirsiniz.
Ben Brüksel’e Paris’ten trenle geldiğim için bundan haberim yoktu, İrem’in evinden ana havaalanına bir otobüsle direkt ulaşım mümkün. Amsterdam’da oturuyoruz, havaalanına nasıl giderim konusu açılınca bir yerde muhabbet Pegasus ile yolculuk yapacağıma geldi, o yüzden Charleroi havaalanına gitmem gerektiğini öğrendim. Yoksa ana havaalanına gidip uçağı kaçıracaktım, bu da böyle bir anı, siz de böyle şeyler yaşamamak için low-cost firmalarla uçuyorsanız havaalanına özellikle dikkat etmelisiniz, benden söylemesi.
Şehir İçinde Ulaşım
Her başkentte olduğu gibi burada da metro kullanışlı ve rahat, ayrıca otobüs ve tram da rahatça kullanabileceğiniz seçenekler. Aslında gezecek birçok yer birbirine yakın olduğu için bol bol yürümek her zaman ilk tavsiyem, tabii uzak yerler için vakit kazanmak adına toplu taşıma mutlaka kullanmak gerekiyor. Metro benim her zaman ilk tercihimdir, yine burada da Paris’te olduğu gibi metro kapıları biletle açılıyor, bilginiz olsun.
Toplu taşıma araçları genellikle 06.00-00.00 arasında hizmet veriyor, tabii otobüs ve tram saatlerine ayrıca bakmanız gerekebilir.
1 saatlik bilet: 2,10/2,5 Euro (binmeden alırsanız/ulaşım aracının içinden alırsanız)
24 saatlik bilet 7,5 Euro

Brüksel’de Konaklama
Yazının başlarında da belirttiğim gibi, İremciğim bana evini açtığı için konaklama konusunda size spesifik bir yer öneremeyeceğim. Konaklayacağınız yerin toplu taşıma araçlarına kolay erişimi olması her zaman iyi bir fikir, özellikle metro turistik seyahatlerde hep hayat kurtarır. Bölgelere de şöyle bir göz atalım.
Grand Place
Grand Place ve civarı Brüksel’in en turistik, en popüler ve kalabalık yeri, haliyle konaklama fiyatları daha yüksek olmakla birlikte şehri yürüyerek keşfetmek için değerlendirebilirsiniz, turistik birçok yer bu civarda.

Place du Grand Sablon
Şehrin lüks bölgelerinden olan Grand Sablon, bana kalırsa görsel olarak da şehrin en güzel yerlerinden biri. Birçok keyifli barı, restoranı ve meşhur Belçika çikolatalarının en iyi markalarını burada bulabilirsiniz.

Ixelles
Tam turistik yerlerin göbeği olmasa da turistik yerlere ulaşımı çok kolay bir bölge olan Ixelles, Avrupa Parlamentosu, Luxembourg Garı gibi yerleri kapsıyor. Yine kalacağınız yere göre buradan da merkeze yürüyebilirsiniz.

Saint Gilles
Ana tren garlarından biri olan Gare du Midi’nin bulunduğu bölge Saint Gilles. Kilisenin (Eglise de Saint Gilles) olduğu meydan boyunca çok güzel yeme-içme mekanları var. Aynı zamanda art nouveau temsilcilerinden Victor Horta’nın evi ve müzesi de bu bölgede. Sokak sanatı için de buraları dolaşabilirsiniz.
Brüksel Bütçesi
Paris Gezi Rehberi’nde Paris’in diğer Avrupa şehirlerine göre biraz daha pahalı olduğundan bahsetmiştim, buna şaşırmamıştık çünkü beklenen bir şey aslında. Fakat Brüksel’in de Paris’ten aşağı kalır yanı olmaması, yer yer Paris’ten daha bile pahalı olması biraz şaşırtıcı. Biraz detaylandırmak gerekirse:
- 24 saatlik ulaşım kartı: 7,5 Euro
- Kahve: 3-5 Euro arası
- Kokteyl: 10-15 Euro arası
- Ortalama üzeri fast food (fish&chips tarzı): 12-15 Euro
- Restoranda ana yemek: 20 Euro civarı
- Bir tencere midye: 22-25 Euro arası
- Bira: 3-5 Euro arası, mekana ve biranın alkol oranına göre değişiyor
Brüksel- Gezilecek Yerler
Grand Place
Grand Place için şehrin turistik kalbi diyebiliriz, her saat kalabalık, her saat canlı, Brüksel’in en ünlü meydanı. Ben genellikle şehrin turistik yerlerini (kendi yaşadığım şehir de olsa) severim, dolayısıyla burayı da çok seviyorum, gidip gördüğünüzde bana hak vereceğinizi düşünüyorum çünkü mimari açıdan çok etkileyici bir meydan, aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Listesi’nin bir parçası. Çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi bu meydan da 1500lü yıllarda birtakım idamlara sahne olmuş, 1695 yılında bombalanmış, bombardıman sırasında neredeyse tamamen yıkılmış ve baştan inşa edilmiş.

Doksan altı metrelik kulesiyle Belediye Binası (Town Hall), on beşinci yüzyılda inşa edilmiş, tamamlanması on sekiz sene sürmüş ve tarih boyunca birçok kez yenilenmiş.
Maison du Roi ise günümüzde Brüksel Şehir Müzesi (Musée de la Ville de Bruxelles) olarak faaliyetini sürdürüyor. Pazartesileri dışında müzeyi her gün 10.00-17.00 arasında ziyaret edebilirsiniz.
Hard Rock Café de bu meydanda yer alıyor.
Ulaşım: De Brouckère metro durağında inerek buraya hemen ulaşabilirsiniz.
Manneken Pis

Brüksel’deki turistik yerleri şöyle bir araştırıyor olsanız bile karşınıza mutlaka çıkacak bu heykelden biraz bahsetmeden geçmek olmaz. Jerôme Duquesnoy tarafından 1600lü yıllarda yapılan, ‘İşeyen Çocuk’ anlamına gelen 61 santimlik bu heykelciğin hikayesi ile ilgili farklı söylentiler var. Bir hikaye, Brüksel’in işgal altında olduğu zamanlarda bu çocuğun yanmak üzere olan bir patlayıcıya işeyerek şehri kurtardığı. Bir diğer hikaye ise bu çocuğun Leuven Kontu Üçüncü Godfrey olduğu. Hikayesi bir yana, bu heykel tarih boyunca birkaç kez çalınmış, Rue de l’Etuve ve Rue de Chene’in kesiştiği noktada göreceğiniz heykel, 1965 yılında yapılmış bir replika, orijinali yukarıda bahsettiğim Şehir Müzesi’nde sergileniyor.
Galeries Royales Saint-Hubert

Avrupa’nın en eski alışveriş pasajlarından biri olan Galeries Royales Saint-Hubert, 1847 yılında açılmış. Brüksel Yeme İçme Notları’nda bahsettiğim tüm çikolatacıların dükkanlarını burada bulabilirsiniz, hem de cafélerinde oturup sıcak çikolata veya waffle keyfi yapabilirsiniz.
Ulaşım: De Brouckère veya Gare Centrale metro duraklarından birinde inerek buraya ulaşabilirsiniz, zaten gezmeye Grand Place’dan başladıysanız çok yakınlardasınız.
Cathédrale Saint-Michel et Sainte-Gudule

Brüksel’in en önemli dini yapısı sayılabilecek bu gotik katedral, on üçüncü yüzyılın başlarında inşa edilmeye başlanmış ve tamamlanması üç yüz yıl sürmüş, 1983-1989 yılları arasında da neredeyse tamamen yenilenmiş.
Ulaşım: Gare Centrale metro durağı.
Palais Royal

Kraliyet Ailesi’nin resmi sarayı olan Palais Royal’da seremoniler ve resmi görüşmeler yapılıyor olsa da Kraliyet Ailesi burada ikamet etmiyor, eğer Belçika Kralı hakkında bir şeyler okumak isterseniz buradan okuyabilirsiniz.
Saray her yaz 23 Temmuz-25 Ağustos tarihleri arasında 10.30-17.00 saatlerinde saray ziyarete açık oluyor, giriş ücretsiz, Pazartesileri kapalı.
Ulaşım: Metro hattı 1 veya 5, Parc durağı
Les Musées royaux des Beaux-Arts de Belgique (Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Müzeleri)
Brüksel’e gelip de bu güzel koleksiyonları ziyaret etmeden tabii ki olmaz. On beşinci yüzyıldan başlayan farklı koleksiyonları barındıran bu kompleks için en az bir yarım gün ayırmak gerekiyor, çünkü koleksiyonların hepsini sindirerek gezmek zaman alıyor tahmin edeceğiniz üzere. Koleksiyonlara ve detaylara tek tek göz atalım.
Musée Old Masters

Old Masters’ın on beşinci ve on sekizinci yüzyılları kapsayan etkileyici bir koleksiyonu var. Rogier van der Weyden, Hieronymus Bosch, Peter Paul Rubens, Anthony van Dyck gibi isimlerin eserlerini koleksiyonda bulabilirsiniz.

Pazartesileri kapalı, Salı-Cuma 10.00-17.00 arası açık.
Hafta sonu 11.00-18.00 arası açık.
Musée Fin-de-Siècle
Société libre des Beaux-Arts’ın kuruluş yılı olan 1868 ve 1914 yılı arasında üretilen multidisipliner sanat eserleri sergileniyor. Alphonse Mucha, James Ensor, Paul Gauguin, Pierre Bonnard gibi sanatçıların eserlerini koleksiyonda bulabilirsiniz.

Pazartesileri kapalı, Salı-Cuma 10.00-17.00 arası açık.
Hafta sonu 11.00-18.00 arası açık.
Musée Magritte
Sürrealist akımın Salvador Dali ve Max Ernst ile birlikte en ünlü isimlerinden olan Belçikalı René Magritte’in (1898 – 1967) en geniş koleksiyonunu bu müzede bulabilirsiniz. Bilinen resimlerinin yanı sıra, erken dönem resimleri de koleksiyonda mevcut.

En ünlü eserlerinden biri olan ‘Les Amants’ maalesef burada değil, eser MoMA’da (Museum of Modern Art, New York) sergileniyor.
Resimlerine bir göz atmak isterseniz, buradan buyrun.
Pazartesi-Cuma 10.00-17.00 arası açık
Hafta sonu 11.00-18.00 arası açık
Old Masters, Musée Fin-de-Siècle ve Musée Magritte için 15 Euro vererek tek bir bilet alabiliyorsunuz. 65 yaş üzeriyseniz veya en az 15 kişi olmak üzere grup bileti alıyorsanız 10 Euro, 26 yaşın altındaki öğrenciler için 5 Euro.
Musée Moderne, yenilendiği için geçici olarak kapalı.
Musée Meunier &Musée Wiertz
İkisi de Belçikalı ressam ve heykeltıraş olan Constantin Meunier ve Antoine Joseph Wiertz’in eserlerinin bulunduğu iki ayrı müze aslında, ben açık olduğu saatler ve ücreti aynı diye (ücretsiz) bir arada yazdım.
Meunier (1831-1905), resimlerinde sosyal ve endüstriyel konulara odaklanmış, sonrasında heykele ağırlık vermiş ve döneminin ünlü temsilcilerinden biri haline gelmiş. Müzede yüz elli civarında eseri bulunuyor.
Romantizm akımının temsilcilerinden olan Wiertz (1806-1865) ise resimlerinde özellikle dramatik sahneler ve korku ögelerini kullanmış.
Müzelerin ikisi de Pazartesileri kapalı, Salı-Cuma 10.00-12.00 ve 12.45-17.00 arası açık. Hafta sonları sadece rehber eşliğinde grup olarak gezilebiliyor, önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor. Giriş ücretsiz.
Ulaşım: Metro hattı 1 veya 5, Parc durağı
Place du Grand Sablon

Geldik Brüksel’deki favori bölgeme, Fransızcasıyla Sablon, Flamancasıyla Zavel. Bütün güzel çikolatacıların şubelerini burada bulabilirsiniz, aynı zamanda çevrede çok güzel barlar ve caféler var. L’église Notre Dame du Sablon da bu bölgede yer alıyor.
Musical Instruments Museum (Enstrüman Müzesi)

en sevmediğim şey kendi çekmediğim fotoğrafları bloğuma koymak fakat iki seferde de fotoğraf çekmeyi unutmuş olduğum ve binayı görün istediğim için yapmak zorunda kaldım.
Brüksel’deki en önemli Art Nouveau tarzı binalardan biri olan MIM’da Orta Çağ’dan günümüze yedi binden fazla enstrüman sergileniyor. Müzeyi gezmeye başlamadan önce size kulaklık veriyorlar ve bazı enstrümanların yanına geldiğinizde o enstrümanın sesini duyma imkanınız oluyor. Çok enteresan enstrümanlar var, gezmesi çok keyifli bir müze, özellikle müzikle ilgileniyorsanız kaçırmayın derim. Ziyaretinizin sonunda biraz dinlenmek isterseniz en üst katında bir restoran var, bir bira içip terastan Brüksel manzarasını izleyebilirsiniz.
Pazartesileri kapalı, Salı-Cuma 09.30-17.00 arası açık
Hafta sonu 10.00-17.00 arası açık
1 Ocak, 1 Mayıs, 1 Kasım, 11 Kasım ve 25 Aralık’ta kapalı.
Giriş 10 Euro.
Ulaşım: Metro hattı 1 veya 5, Gare Centrale veya Parc durağı.
Mont des Arts

Şehrin üst ve alt kısımlarını birbirine bağlayan ve size güzel bir manzara sunan Mont des Arts’ın bahçesinden geçerek Grand Place’a doğru ilerlemek çok keyifli. Belçika Kraliyet Kütüphanesi de burada bulunuyor.
Parc de Bruxelles
Orta Çağlarda burası Brabant Dükleri tarafından avlanmak için kullanılıyormuş, 1770 yılında yenilenmiş, park haline getirilmiş.
Gittiğim şehirlerin parklarına meraklı olduğumu bilirsiniz (bilmiyorsanız da artık biliyorsunuz). En sevdiğim aktivitelerden biri içkimi veya kahvemi alıp bulunduğum şehrin parkında takılmaktır, bu kez hava yağmurlu olduğu için bu planımı gerçekleştiremedim, olsun. Siz benim yerime de takılın.
Ulaşım: Metro hattı 1 veya 5, Parc durağı
Cinquantenaire

Belçika’nın bağımsızlığının ellinci yılı için inşa edilen, Berlin’in Brandenburger Tor’u (bkz. Berlin Gezi Rehberi) andıran görkemli yapısı ile Cinquantenaire, Parc de Bruxelles’den sonra şehrin en bilinen parkı. Turistik bölgenin biraz dışında kalıyor, Avrupa Parlamentosu’na daha yakın, keyifli bir park. Dediğim gibi bu seyahatim yağmurlu bir haftaya denk geldiği için sizinle 2013 yılından kalma güneşli fotoğrafları paylaşıyorum.

Ulaşım: Metro hattı 1 veya 5, Schuman durağı.
Atomium

yine aynı şekilde: en sevmediğim şey kendi çekmediğim fotoğrafları bloğuma koymak fakat burayı ziyaret etmedim, anlattığım için aklınızda bir fikir olması amacıyla buyrun benim olmayan bir fotoğraf.
1958 Dünya Fuarı için yapılan Atomium, 102 metrelik dev bir atom. Her bir küresi 18 metre ve bu küreler birbirlerine bağlı, asansör ile birinden diğerine geçebiliyormuşsunuz. En üstteki küre ise bir restoranmış. Brüksel’e iki kez gitmiş olmama rağmen bir şekilde Atomium’u göremedim o yüzden görmediğim bir şey hakkında çok da yorum yapmadan sadece bilgi verip geçiyorum.
Giriş ücreti 15 Euro.
Ulaşım: Metro hattı 6, Heysel durağı.
Pêle-Mêle

Bakın bu bilgiyi her rehberde bulamazsınız, ben de tabii ki İrem sayesinde keşfettim burayı. Eğer sahaf seviyorsanız gidebileceğiniz en iyi sahaflardan biri: Pêle-Mêle. Kitaplar Fransızca ağırlıklı, ama İngilizce başta olmak üzere diğer yabancı dillerde de bolca seçenek var. Birçok sahafın aksine kitaplar çok düzenli, hem dil hem kategori ve yazar olarak ayırmışlar kitapları bu yüzden aradığınız bir şey varsa bulmanız epey kolay. Kitap dışında DVD, CD, plak, dergi gibi şeyler de bulmanız mümkün.
Sizinle son gidişimdeki bir anımı paylaşayım. Girdiğimde içerisi epey sıcaktı ve sarımsak kokuyordu, içimden dedim ki tam bir anneanne evi, herhalde yaşlılar takılıyor bugün burada. Kafamda bu fikirle kitap inceledim, aldım, fotoğraf çektim. Akşam da İrem’le buluşup bu muhteşem anneanne evi esprisini yaptım ve sonra aslında oranın bir de cafési olduğunu öğrendim. Siz benim gibi gereksiz espriler yapmak yerine kitabınızı satın alıp caféde keyif yaparsınız belki diye bu bilgi de aklınızda bulunsun.

Adres: İki şubesi var, birinin adresi Boulevard Maurice Lemonnier 55, diğerininki ise Chaussée de Waterloo 566.
Brüksel gezi rehberimizi bitirmeden, benim gitmediğim ama ilgilenebileceğiniz birkaç şeyi de eklemek istiyorum:
- Art Nouveau akımının kurucularından biri olan Belçikalı Victor Horta‘nın müzesi Brüksel’de yer alıyor.
- Ayrıca eğer ilginizi çekiyorsa Musée Mode et Dentelle, moda ve dantel üzerine bir müze.
- Belçika deyince akla ilk gelen şeylerden biri olan bira için de tabii ki bir müze var: Belgian Brewers Museum.
- Çizgi roman seviyorsanız MOOF – Museum Of Original Figurines ilginizi çekebilir. Belki bir yerlerde duymuşsunuzdur, Smurfs (bizim bildiğimiz adıyla Şirinler) Tintin (Tenten) ve Lucky Luke (Red Kit) gibi çizgi romanların çizerleri Belçikalı. Aslında bu yüzden şehirde birçok yerde bunlarla ilgili mural görmeniz de mümkün.
Son olarak, Brüksel Yeme İçme Rehberi‘ni okumadıysanız okuyun diye tekrar hatırlatıyorum çünkü bütün o çikolatalar biralar bunu hakediyor.