Prag Gezi Rehberi:Baktığınız Her Yerin Güzel Olduğu Şehir

Prag’la ilgili bir şeyler araştırdıysanız veya okuduysanız, mutlaka MASAL ŞEHİR klişesine denk gelmişsinizdir. Prag’a giden herkes burayı böyle tanımlıyor, bir masal şehir efsanesidir gidiyor. Peki Prag gerçekten masal şehir denecek kadar güzel mi? Cevap veriyorum: EVET GÜZEL. Gerçekten anlamsız bir şekilde güzel. Tamam, turistik yerlerin güzel olmasını zaten bekliyor insan bu konuda şaşırmadık ama gezi boyunca turistik bölgeden uzak yerlere de gittik, oralar da güzel. Başlıkta da belirttiğim gibi ne zaman bir yere baksam mutlaka güzel bir şeyler görüyordum, önce garip geldi ama bir süre sonra alışıyor insan, ‘aman canım Prag’da her yer güzel zaten bilmiyor muydun buranın normali bu’ diyerek sanki doğma büyüme Praglı moduna geçiyorsunuz.

Devam etmeden göz atmak isterseniz, Prag Yeme İçme Rehberi de hazır.

Güzelliğini öve öve bitiremediğim Prag’ın tek özelliği bu değil elbette. Şehir tarih ve sanat dolu, kültür dolu, hareket dolu. Öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, en son gezerken ‘hmmmmm bu bina da kesin önemli bir şeydir bu kadar ihtişamlı olması rastlantı olamaz kesin bir şey kaçırdım’ diye düşünmeye başlıyorsunuz. İnsan kısa sürede bu kadar sanata ve güzelliğe maruz kalınca fazla yükleme olabiliyor. Gezecek, deneyecek o kadar çok şey var ki, bir kere gitmenin yeteceği bir şehir olduğunu düşünmüyorum (her yere de aynı şeyi söylüyorum yakında aman bu da her yeri 654 gün gezin mümkünse oraya 34 kere gidin diyor diyip beni ciddiye almayacaksınız ne yapayım gezdiğim yerleri olabildiğince ayrıntılı keşfetmeye çalışıyorum…….)

Berlin’den Prag’a 

Bu seyahatimde önce Berlin’e, oradan Prag’a geçtim. Benim için ufak bir kültür şoku oldu çünkü mimari açısından birbirlerine inanılmaz zıt şehirler. Berlin’de tek tip, sosyalist mimari ile yapılmış binalardan sonra burada kendinizi orta çağda gibi hissediyorsunuz. Berlin’de gezilecek yerler birbirine çok da yakın değilken, burada gezilecek yerlerin çoğu birbirine çok yakın. 

Berlin-Prag arası yaklaşık dört buçuk saat sürüyor. Normalde Avrupa’da gezerken en çok tren tercih edilse de, biz bu sefer yarı fiyatına olduğu için otobüs tercih ettik, aslında gayet keyifliydi. RegioJet firmasından aldığımız biletlerin fiyatı (Berlin Südkreuz- Praha Florenc) 1 kişi tek yön 20 Euro. Dresden üzerinden, keyifli bir yolculuktu. Tek sıkıntı, otobüs 1 saat rötar yaptı (otobüsün rötar yaptığını ilk kez duyuyorum) fakat bunu hem mail attılar hem de otobüs beklediğimiz yerin ekranında belirttiler. RegioJet, Çek bir firmaymış, Almanya’nın en sık göreceğiniz otobüs firması Flixbus (onla da seyahat ettim daha önce).

Otobüs seyahati daha ucuz olduğu için bence tercih edilebilir, ama dikkat etmeniz gereken nokta otobüsün nereden kalktığı ve gideceğiniz şehirde hangi durağa gideceği. Özellikle bir şehirde birden fazla istasyon varsa mutlaka kontrol edin. Ben bir kere Köln’e bu şekilde gittim ve saçma sapan bir yerde indim, ana tren istasyonuna gideceğini düşünerek ucu ucuna bir saate Brüksel tren bileti almıştım, neredeyse kaçırıyordum. Kısacası, istasyonları kontrol ettiğiniz sürece otobüs Avrupa içinde zaman zaman trenin yarı fiyatına olan bir seyahat aracı. 

Prag’da kaç gün kalmalı? 

İşte yine geldik bana sorulmayacak sorulara (sanki yazıyı ben yazmıyorum soruyu başkası sormuş….) Prag kesinlikle iki günde her yerini gezip bitireceğiniz şehirlerden değil. Ben şöyle en meşhur yerleri bir gezeyim, zaten her yeri gezmem diyorsanız 3-4 gün diyorum. Ama detaylı gezeceğim diyorsanız 5-7 gün. Ne kadar kalırsanız kalın, burada da yapacak bir şeyler bulacaksınız. 

Prag’da Haziran

Haziran ayının ortalarında burada bulunmuş biri olarak şunu söyleyebilirim: şehir epey kalabalık oluyormuş. Hayatımda bu kadar fazla Asyalı turisti bir arada hiç görmedim…. Ama bu kalabalığa rağmen hiçbir yere girerken sıra yoktu, ya şans ya da bilmiyorum, belki de hep öyledir?

Buralarda hava çok da sıcak olmaz düşüncesiyle gittiğimiz Prag’da 34 dereceyi de gördük, fırtınayı da. Yağmurluk şart.

Havaalanından şehre ulaşım

Bir konuya açıklık getirelim de sizin de kafanız benim gibi karışmasın: Prag’da tek bir havaalanı var. Bazı yerlerde Prague Airport diye geçiyor, bazı yerlerde Vaclav Havel Airport diye geçiyor, eski adı da Ruzyne Airport’muş. Siz de benim gibi YA YANLIŞ HAVAALANINA GİDİYORSAK stresi yaşamayın dönerken. 

Yukarıda da anlattığım gibi biz Berlin’den Prag’a otobüsle gittik, uçakla Türkiye’ye döndük. Havaalanına giderken metro kullandık, Zlicin durağında inip (sarı hattın son durağı) buradan 100 numaralı otobüse biniyorsunuz, 10-15 dakika sürüyor. 100 numaralı otobüsün durağını bulmak da çok kolay, tabelalarla yönlendiriyorlar. 

Havaalanından şehir merkezine ise yine aynı şekilde gidebilirsiniz, önce 100 numaralı otobüs sonra da Zlicin’den şehir merkezi. 119 numaralı otobüs de başka bir metro hattına götürüyormuş, bu da bir seçenek. 

Airport Express de var, o da sizi direkt Prag’ın ana istasyonu olan Praha Hlavni Nadrazi’ye götürüyor. Ücreti ise 60 CZK (bu para işleri biraz karışık, Prag bütçesi kısmında anlatacağım).

Şehir içinde ulaşım 

Şehir içinde metro, tramvay, otobüs gibi toplu taşıma araçlarını kullanmak son derece kolay, metrosu güzel (bir Berlin olmasa da) fakat her yere gitmediği için zaman zaman otobüs ve tramvay da kullandık. Aslında şöyle diyebilirim, bunları zorunda kaldıkça kullandık, çünkü Prag’ı keşfetmenin en güzel yolu YÜRÜMEK, özellikle Old Town civarındaysanız. Şehir o kadar güzel, o kadar güzel ki yakın yerler için boşu boşuna toplu taşıma kullanıp o güzelim sokakları ziyan etmeyin. 

Prag’ın gece hayatı canlı olmasına rağmen, toplu taşıma nedense gece 12den sonra bitiyor, Cuma Cumartesi de buna dahil. Cumartesi gecesi metroyu kaçırıp kaldığımız yere yağmur altında 2,5 km yürümek zorunda kaldık mesela. Gece çıkacaksanız bunu da göz önünde bulundurun. 

  • 30 dakikalık bilet: 24 CZK
  • 90 dakikalık bilet: 32 CZK
  • 24 saatlik bilet: 110 CZK
  • 72 saatlik bilet: 310 CZK 
Prag metrosu

Yine geldik Avrupa’ya, buralarda bilet okutmadan giriyoruz tribine kapılıp bilet almadan gezmemenizi tavsiye ediyorum, biletleri alın, okutun, sonra metro çıkışı pat diye kontrole denk gelip zaten hesaplaması zor olan CZKlerinizi (cezeke diye okudum yazarken) boşu boşuna kaptırmayın. 

Prag’da konaklama 

Prag, bölge bölge ayrılmış bir şehir, Praha 1, Praha 2, Praha 3 diye 20den fazla bölge var. Gezilecek yerlerin çoğu Praha 1’de, ama yine de Praha 1’de konaklamak zorundayım gibi düşünmeyin, biz Praha 3’te (Zizkov) kaldık ve ulaşımımız çok kolaydı, metroya yakın olmak benim konaklama yeri ararken ilk baktığım şeylerden biri. Burada tramvay ve otobüs de çok rahat ve kolay olduğu için, kalacağınız yerin yakınında herhangi bir toplu taşıma aracı durağı olması yeterli.  Praha 1, 2 veya 3 kalmak için ideal. 

Yine mümkün olduğunca yaptığım gibi Airbnb’den ev kiraladım, hep anlatıyorum ben ev ortamını daha çok seviyorum, markete gidip yemek falan pişiriyorum diye, siz de böyle şeylerden hoşlanıyorsanız Airbnb en güzel seçenek. 

Kaldığım ev, yatak odası
Nereye gidersem gideyim, en çok kullandığım yer mutfak.
Evin en sevdiğim köşesi

Bölgeler 

Az önce söylediğim gibi Prag bölge bölge ayrılmış, tüm bölgeleri gezme fırsatım olmasa da gezdiklerimden başlıca olanları aşağıda. 

Stare Mesto (Old Town)

Tahmin edebileceğiniz üzere burası en fazla gezecek şeyin olduğu, en turistik bölge. Burada gezip göreceğiniz çok şey var, zaten ister istemez kendinizi her gün burada bulacaksınız. Ayrıntılı açıklaması birazdan geliyor. 

Old Town Square

Josefov

Spanish Synagogue

Aslında burası da Stare Mesto’nun içinde fakat Yahudi Bölgesi olarak geçiyor. Old Jewish Cemetery, Jubilee Synagogue (görsel olarak en renklisi), Spanish Synagogue, Old New Synagogue ve Pinkas Synagogue gibi Sinagoglar burada yer alıyor. Ayrıca bir de Jewish Museum var ki zamanında Hitler’in bu müzeyi ‘’The Museum of an Extinct Race’’ (tükenmekte olan ırkın müzesi) diye adlandırmak istediğine dair söylentiler var, araştırdım fakat tam olarak güvenilir bir kaynak bulamadım. Biz gittiğimizde buraların çoğu tadilattaydı, tadilatta olmayan bir iki sinagog vardı ama zamanınız yetmedi, o yüzden Josefov’u sokakları dışında gezemedik. 

Josefov

Nove Mesto (New Town)

Old Town’ın hemen dibi, fakat aslında çok da küçük bir bölge değil. Birçok müze burada yer alıyor. Özellikle size birazdan deliler gibi öveceğim Mucha’nın müzesi de burada. 

Zizkov 

Zizkov çok da turistik bir yer değil, fakat son dönemlerde buraya birçok bar ve restoran açılmış, son derece popüler hale gelmiş. Benim kaldığım ev de buradaydı, Old Town’a 2,5 km uzaklığında. 

Praha 3, Zizkov

Karlin 

Zizkov’un hemen ilerisi, yine son dönemlerde popüler hale gelen, barlar restoranlar açılan bir bölge. Cathedral Church of Sts Cyril and Methodius da burada bulunuyor. 

Mala Strana 

Old Town’dan Charles Bridge’i geçtiğinizde kendinizi burada bulacaksınız. Kafka müzesi burada yer alıyor. Gezmesi çok keyifli bir bölge, siz en iyisi ara sokaklara girip kaybolun. 

Hradcany

Mala Strana’dan tepelere çıktığınızda ulaşacağınız bölge, Prag kalesi ve Strahov Manastırı burada. 

Holesovice

Turistik olmayan bölgelerden biri, fakat Ulusal Galeri’nin önemli bir parçası olan Trade Fair Palace burada bulunuyor, modern sanat müzesi Dox da burada. Gezerken turistik bir bölge olmadığını zaten anlayacaksınız, çılgın turist kalabalığının izlerini göremeyeceksiniz, baya normal yerleşim yeri işte (anormal yerleşim yeri de mi var ne demekse). 

Normal yerleşim yeri, turistik değil dedim ama binalar yine de bu kadar güzel

Prag Bütçesi 

Schengen bölgesinde bir ülkeyken neden hala kendi para birimini kullanıyorsun da bize zorluk çıkarıyorsun sevgili Çekya? (Ekonomiden, piyasalardan o kadar anlamıyorum ki maalesef o yüzden lütfen bana bunun nedenlerini anlatmaya çalışmayın, çünkü tüm anlattığınız şeyler karşısında ben size ‘e neden hala Euro kullanmıyorlar’ diye tekrar sorabilirim.) Anlamış olduğunuz üzere Çekya’nın para birimi Euro değil, Çek Korunası, yani CZK. Hesaplamada sıkıntılar çekebilirsiniz, aslında çok kolay bir yolu var: CZK fiyatını dörde bölmek. Yani bir şey 100 CZK ise ortalama 25 Türk Lirasıdır. Euro hesabını da işin içine katarsak, 100 CZK bir şey yaklaşık 4 Eurodur. 

Asıl değerler ise şöyle: 

1 TL: 4,04 CZK

1 Euro: 0,039 CZK 

Paranızı Türkiye’de Euro’ya çevirip buraya gelince CZK almak en mantıklısı. Ama çok çok dikkat etmeniz gereken bir nokta var: bazı dövizciler sizi öyle bir kazıklamaya çalışıyor ki, normalde alacağınız paranın yarısı geçebiliyor elinize. Özellikle havaalanında para değiştirmeyin diye uyarıyorlar. Ulaşım için havaalanında paraya ihtiyacınız olursa, zorunda kaldığınız için küçük bir miktar değiştirmek en mantıklısı. 

Onun dışında size KESİNLİKLE uzak durmanız gereken bir döviz bürosundan bahsedeceğim: EXCHANGE MONEY, Melantrichova 464/13, 110 00 Staré Město. Buradan para değiştirmeye SAKIN kalkmayın, güvenilir görünsün diye tüm paraları alış satış fiyatını güya yazmışlar fakat Euro ortada yok, ayrıca bazı yerler Euro sattıkları fiyatı yazıyorlar ama Euro alış fiyatı bambaşka oluyor, dikkat edin. Benim yanımda hiç CZK kalmamıştı, o yüzden buradan çok az da olsa para değiştirmek zorunda kaldım, durumun ne kadar ciddi olduğunu o zaman anladım. KESİNLİKLE gidilmemesi gereken bir yer. 

Biz otobüsle Berlin’den Florenc’e geldik ve ilk burada para değiştirdim (burası aynı zamanda metro durağı) seyahat boyunca gördüğüm en makul Euro fiyatı buradaydı. Bir de Staromestska metro durağında indiğinizde (Old Town durağı) çıkışın hemen dibinde bir yer vardı, burası diğerinden biraz yüksek olmasına rağmen fena değildi. Belki çok daha uygun ve güvenilir yerler vardır, siz araştırın yine de, fakat kesinlikle ve kesinlikle turistik yerlerdeki döviz bürolarından uzak durun. 

Genel olarak fiyatlardan bahsetmek gerekirse: 

  • 24 saatlik toplu taşıma bileti: 110 CZK
  • Müzelere giriş: 260 CZK, ortalama, azalıp artabilir 
  • Güzel bir cafede kahve: 50-75 CZK arası 
  • Devasa porsiyonlu bir ana yemek: 200-500 CZK (bizim yediklerimiz hep ortalama 250 CZK civarındaydı)
  • Kokteyl: 120-250 CZK arası 
  • Bira: 30-75 CZK (mekana ve biranın ölçüsüne göre değişiyor)

Eğer dörde bölerek TL fiyatlarını hesaplamayı başardıysanız, işin mantığını çözdünüz demektir. Gördüğünüz gibi Prag, pahalı bir Avrupa şehri değil. Fiyatlar ortalama İstanbul fiyatlarından biraz pahalı, zaman zaman aynı bile olabilir. Dolayısıyla Euro’nun durumunu düşünürsek Avrupa’da gidebileceğiniz birçok yerden ucuz. 

Gezilecek Yerler

Asıl konuya geldik, çok uzatmıyorum, buyrun liste aşağıda:

Old Town Square (Staroměstské náměstí)

Meşhur ‘Orloj’ ve Tyn Kilisesi

Prag’ın en turistik, en kalabalık, en gürültülü yeri: Staroměstské náměstí, yani Eski Şehir Meydanı (böyle çevirince de bir garip oldu). Kalabalık, gürültülü falan dedim diye güzel olmadığını düşünmeyin, MUHTEŞEM. Gerçekten, abartmıyorum. Her baktığınız yerin güzel olduğu, her yerden sanat eseri şeklinde binaların çıktığı meydan. Zaten Prag’a gidip de burayı görmeme ihtimaliniz yok, olmasın yani. 

Burada evet her şey güzel ama bazı şeyler biraz daha güzel, onlar da şunlar: 

Church of Our Lady before Týn (Chrám Matky Boží před Týnem)

Prag’ın simgelerinden biri haline gelmiş bu gotik kilise, 14.yüzyılda inşa edilmeye başlanmış, 16.yüzyılın başına kadar devam etmiş. 17.yüzyılda iç kısmı Barok stilinde yenilenmiş. İlginizi çekerse, içindeki kilise orgu 1673 yılından kalmaymış, Prag’daki en eski orgmuş. 

Pazartesileri kapalı, Pazar günleri 10.00-12.00 arası açık, diğer günler ise 10.00-13.00 ve 15.00-17.00 saatleri arasında gezilebiliyor. Giriş ücretsiz, fakat 25 CZK kadar bağış yapmanız uygun görülüyormuş. 

Old Town Hall with Astronomical Clock (Staroměstská radnice s orlojem)

1338 yılında inşa edilen bina, özellikle ‘Orloj’ adındaki astronomik saat ile biliniyor. Rehberli turlar ile içini gezebiliyorsunuz, tepesine çıkabiliyorsunuz ve yer altındaki bölümlerini gezebiliyorsunuz. Kuleye çıkabileceğiniz saatler: Pazartesi 11.00-22.00

Old Town Hall’un tavanındaki resimler

Diğer günler: 09.00-22.00

İç kısımları gezebileceğiniz saatler:

Pazartesi: 11.00-19.00

Diğer günler: 09.00-19.00

Ücreti 250 CZK. 

The House at the Minute: Old Town Hall’un bir parası olan bu bina, Çek rönesansının klasik bir örneğiymiş ve 1889-1896 yılları arasında Kafka ve ailesi burada yaşamışlar. 

The House at the Minute

St Nicholas Cathedral

1732-1737 yılları arasında, Barok stilinde inşa edilmiş, günümüzde konser salonu olarak da kullanılıyormuş. 

Pazar günleri 12.00-16.00 saatleri arasında, diğer günler ise 10.00-16.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz, giriş ücretsiz. 

St. Nicholas Cathedral & Kinsky Palace

House at the Stone Bell

Prag’daki Gotik mimarinin en önemli örneklerinden biri olan bu bina, 1988’den beri Prag Şehir Galerisi’nin sergi alanı olarak kullanılıyormuş, içinde kitapçı ve cafe de varmış. 

Pazartesi kapalı, diğer günler 10.00-20.00 arası açık. 

Giriş: 120 CZK 

Kinský Palace

Burası Prag Ulusal Galeri’nin bir parçası, genellikle dönemsel sergiler düzenleniyor. Biz gittiğimizde Fransız Empresyonizmi üzerine bir sergi varmış, bilmiyorduk, kaçırdık, çok pişmanım. Siz programı iyi takip edin. 

Kinsky Palace

Pazartesi günleri kapalı, diğer günler 10.00-18.00 arası açık. 

Giriş ücreti: 280 CZK (sadece bu sergi için mi yoksa normalde mi böyle bilmiyorum, bu serginin ücreti buymuş.)

Jan Hus Heykeli (Pomník Mistra Jana Husa)

Ladislav Šaloun tarafından yapılan heykel, Art Nouveau ve Sembolizm akımının buradaki en önemli temsilcilerindenmiş. Jan Hus, Katolik kilisesinin doktrinlerine karşı geldiği için 1415 yılında yakılan bir din reformcusu, 16.yüzyıldaki Protestan hareketinin de öncülerinden olduğu söyleniyor, öğretileri Martin Luther’ı da etkilemiş. 

Ulaşım: Metronun A hattı (yeşil hat), Staroměstská durağı. Burada indiğinizde yukarıdaki her yer yürüme mesafesinde. 

Jan Hus Heykeli

Meydanı bitirdiysek, devam ediyoruz. (Şu noktada gözünüz korkmuş olabilir çünkü bakın henüz şehrin ana meydanından bile ayrılmadık, elli tane yerden bahsettim, Prag iki günde gezilir diyenlere buradan selamlar.)

Klementinum 

Klementinum, birçok binadan oluşan bir kompleks. Cizvitler 1556’da Bohemia’ya geldikten sonra burayı inşa etmeye başlamışlar, inşaat 170 yıldan fazla sürmüş ve farklı mimari tarzların görülmesinin sebebi buymuş. Cizvitler burada okul da kurmuşlar, bu yüzden de muhteşem bir kütüphanesi var, Strahov’dakine çok benziyor. 1773 yılında tarikat dağıldıktan sonra Klementinum’u terk etmişler fakat okul hizmet vermeye devam etmiş. 1930 yılında okulun felsefe fakültesi başka bir binaya aktarılmış ve Klementinum, Ulusal Kütüphane haline gelmiş. 

Binanın içini gezmek için yarım saatte bir rehberli turlar düzenliyorlar, bu turlarla hem kütüphaneyi görebiliyorsunuz hem de kuleye çıkabiliyorsunuz. Kütüphanenin fotoğrafını çekmek yasak fakat kulenin tepesinden Prag manzarasını bol bol çekebilirsiniz. 

Klementinum’un Astoromik Kule’sinden Prag manzarası

Saatleri bir tuhaf yapmışlar, şöyle: 

15. 3. – 24. 11.Pazartesi – Pazar         10.00 – 18.00

25. 11. – 14. 3.Pazar -Perşembe         10.00 – 17.30

                        Cuma-Cumartesi         10.00 – 18.00

15. 12. – 10. 1.Pazartesi – Pazar         10.00 – 18.00

Giriş ücreti 300 CZK. 

Ulaşım: Metronun A hattı (yeşil hat), Staroměstská durağı. 

Belediye Binası (Obecní dům) 

1905-1911 yılları arasında inşa edilen Art Nouveau stilindeki Belediye Binası’nın içinde konser salonu, cafe ve barlar bulunuyor. Prag Senfoni Orkestrası bu salonda konserler veriyor, tesadüfen bizim kalacağımız tarihte Fazıl Say ile konserleri vardı, kaçırmadık gittik. Konser programına bakmak ve bilet almak için binaya girebiliyorsunuz, rehber eşliğinde binayı gezmeniz de mümkün. 

Konser salonunun içi

Yine karmakarışık bir gün ve saat programı yapmışlar, buraya sığacak gibi değil şu linkten inceleyebilirsiniz. 

Ulaşım: Sarı metro hattı (B), Náměstí Republiky durağı 

Belediye Kütüphanesi (Městská knihovna)

Kütüphane belediyenin diye belediye binasının yanında ya da içindedir diye düşündük fakat öyle değilmiş, burası Klementinum’un hemen yanı, aklınızda olsun. Zamanında Avrupa’nın en modern kütüphanelerinden biriymiş. İkinci katı Prague City Gallery olarak kullanılıyor, 120 CZK ödeyerek gezmek mümkün. Galeriyi gezmeyecekseniz bile mutlaka içeri girin ve merdivenleri çıkın, karşınızda muhteşem bir eser göreceksiniz: Matej Kren’in 8000 kitap kullanarak yaptığı Idiom adlı eseri. İçine de bir bakın, aynalar sayesinde sonsuz bir kitap kulesi gibi görünüyor.

Binanın girişi burası, etrafında pek de anlaşılır bir şey yazmadığı için (veya ben göremedim) gözden kaçırmanız mümkün.

Pazartesileri kapalı, Perşembe 10.00-20.00 arası, diğer günler ise 10.00-18.00 arası ziyaret edilebiliyor. 

Ulaşım: Metronun A hattı (yeşil hat), Staroměstská durağı. 

Charles Köprüsü (Karlův most)

Bu köprüden önce burada Judith köprüsü varmış, fakat 1342 yılında selden çok zarar gördüğü için 1357-1402 yılları arasında Charles Bridge inşa edilmiş. 1638 ve 1928 yılları arasında da köprünün üzerine 30 tane heykel yapılmış. Aslında Vltava nehrinden karşıya geçmek için başka köprüler de var fakat dediğim gibi buranın özelliği sanat eseri dolu olması. Son derece turistik bir nokta, akarak gezen turistleri takip ederek bile bulabilirsiniz, o derece turistik bir yer. 

Ulaşım: Old Town Square’i gezdikten sonra burada mutlaka yürüyerek gelin. Hem uzak değil, hem her yer çok güzel. 

Old Town Bridge Tower (Staroměstská mostecká věž)

Old Town Bridge Tower civarı

Charles Köprüsü’nün hemen başlangıcında, tepeden şehre bakmak için çıkabiliyorsunuz. 

Her gün 10.00’da açılıyor, Kasım-Şubat arası 18.00’da kapanıyor, Mart’ta 20.00’da, Nisan-Eylül arası 22.00’da, Ekim’de ise 20.00’da kapanıyor (neden işi bu kadar karıştırmışlar bilmiyorum.)

Giriş ücreti: 100 CZK 

Prag Kalesi  (Pražský hrad)

Dev bir alanda bulunan (70.000 metrekare) Prag Kalesi, 9.yüzyılda inşa edilmiş ve Çek kralların ve cumhurbaşkanlarının evi olmuş. Alanda görmeniz gereken yerler ise şunlar: 

St. Vitus Katedrali: Müthiş gotik (müthiş gotik derken hem müthiş, hem gotik) Katolik kilisesi olan St. Vitus Katedrali’ni zaten gözden kaçırmanız imkansız. İnşasına 1344 yılında başlanmış ama bir şekilde 500 yıldan fazla süre içinde ancak bitirmişler, bu yüzden hem Neo-gotik, hem 14.yüzyıl gotik, hem de Barok ve Rönesans mimarisinin izlerini taşıyormuş. 

St. George Bazilikası: Kale bünyesindeki en eski dini yapıymış. 12.yüzyılın ortalarında yapılmış. 

St. George Bazilikası

Old Royal Palace: İlk yapı 9.yüzyıla kadar uzansa da şu andaki bina 14.yüzyılda yapılmış, sonra da zamanla üzerinde bir takım eklemeler olmuş. 

Golden Lane: Zamanında burada Kale’yi koruyanlar, kuyumcular, hizmetçiler yaşıyormuş. 1916-1917 yıllarında ise Franz Kafka burada yaşamış. 

Giriş saatleri ve ücretleri, nereleri ziyaret etmeyi istediğinize bağlı olarak değişiyor uzun uzun belirtmişler, keşke bu kadar karıştırmasalarmış ama adamlar ne yapsın, kale alanı çok büyük ve gezecek yer o kadar çok ki. Buradan saatlerine, şuradan da ücretlerine bakabilirsiniz. 

Ulaşım: 22 numaralı tramvay, Pražský hrad durağı. Biz yürüyerek çıktık çünkü yine her yer çok güzel. 

Strahov Manastırı ve Kütüphanesi 

Strahov Manastırı’nın tarihi 1140 yılına dayanıyormuş. Alandaki en meşhur yapılar ise şunlar: the church of the Assumption of the Blessed Virgin Mary ve Strahov Kütüphanesi. Asıl olay gerçekten de barok kütüphane, görebileceğiniz en güzellerinden biri. Kütüphane binasına girebiliyorsunuz, fakat kütüphanenin içini gezebilmek için önceden randevu almak gerekiyormuş, rehberli turlar düzenliyorlar. 

Strahov
Strahov Kütüphanesi
Strahov kütüphanesi

Her gün açık, 09.00-17.00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor fakat 12.00-13.00 arası kapalı. 

Giriş ücreti 120 CZK, içinde fotoğraf çekmek istiyorsanız ekstra ücreti var (50 CZK), mutlaka fotoğraf çekmek isteyeceksiniz diye düşünüyorum. 

Ulaşım: Burası şehrin epey tepesinde kalıyor, 22 numaralı tramvay ile Pohořelec durağında indiğinizde çok yakınsınız, 3-4 dakika yürüme mesafesinde. 

Lennon Wall 

John Lennon’ın ölümünden sonra bu duvara sanatçının bir resmini çizmişler. Her ne kadar silinmeye çalışsa da burası bir şekilde simgeleşmiş, zamanla insanlar buraya sloganlar yazmaya, resimler çizmeye başlamış. Sonra da şimdiki halini alarak turistik bir nokta haline gelmiş. 

Ulaşım: Charles Köprüsü’nü geçtikten sonra buralara çok yakınsınız demektir, sokağın adını da yazayım: Velkopřevorské náměstí

Dancing House (Tančící dům)

Fred Astaire ve Ginger Rogers çiftinden ilham alınarak inşa edilen bina, dans eden bir çifti sembolize ediyormuş. İçeride restoran ve galeri varmış fakat biz içeri girmedik. 

Ulaşım: 5 veya 17 numaralı tramvay ile Jiráskovo Náměstí (B) durağında inin. 

Müzeler 

Çoğu yerin ziyaret tarih ve saatlerine karışık programlar yapan sevgili Prag, Ulusal Galeri ile yine bizi karışık bir şeyin içine sürüklüyor: Ulusal Galeri’nin şehir içinde ayrı ayrı yerlerde 6 farklı binası var. Hepsini buraya sığdırmak yerine size kaynağının linkini veriyorum, bazı binalardan bahsetmek üzere devam ediyorum. 

Trade Fair Palace

Burada özellikle Çek sanatçıların eserlerini bulabilirsiniz, Çekoslavakya dönemi ve Çek Modern Sanatı diye ayırdıkları bölümler var. Çek sanatının yanında Picasso, Van Gogh, Klimt, Monet, Braque, Mucha gibi dev isimlerin de birkaç tablosu koleksiyonlarında bulunuyor. 

Pazartesi günleri kapalı, Salı- Pazar: 10.00-18.00, Çarşamba: 10.00-20.00 saatleri arasında açık.

Giriş ücreti: 220 CZK 

Ulaşım: Metro hattı C (kırmızı), Vltavská durağı 

Kinský Palace

Burayı Old Town Square’den bahsederken yukarıda da yazdım, tekrarlıyorum: genellikle dönemsel sergiler düzenleniyor. Biz gittiğimizde Fransız Empresyonizmi üzerine bir sergi varmış, bilmiyorduk, kaçırdık, çok pişmanım. Siz programı iyi takip edin. 

Pazartesi günleri kapalı, diğer günler 10.00-18.00 arası açık. 

Giriş ücreti: 280 CZK (sadece bu sergi için mi yoksa normalde mi böyle bilmiyorum, bu serginin ücreti buymuş.)

Ulaşım: Metro hattı A (yeşil), Staroměstská durağı.

Convent of St. Agnes of Bohemia 

Bu bina ise Bohemia’da ve Orta Avrupa’da orta çağ sanatına odaklanmış bir koleksiyona ev sahipliği yapıyor. 

Pazartesi günleri kapalı, Salı- Pazar: 10.00-18.00, Çarşamba: 10.00-20.00 saatleri arasında açık.

Giriş ücreti: 220 CZK 

Ulaşım: Metro hattı A (yeşil), Staroměstská durağı.

Mucha Müzesi

içeride fotoğraf çekmek mi, flaşla fotoğraf çekmek mi yasak algılayamadım ve fotoğraf çekmiş bulundum

İşte geldik Çeklerin en muhteşem, en yetenekli, en harika sanatçısına: ALFONS MUCHA. Eserlerini size sabahlara kadar övebilirim, kendisi Art Nouveau akımının bana kalırsa en muhteşemi. Paris’te yaşadığı dönemde Sarah Bernhardt’ın afişlerini tasarlayarak çok büyük üne kavuşan Mucha, afişler, reklamlar, neler neler tasarlamış, sonra ülkesine dönmüş, para ve pulları da o tasarlamış. Belediye Binası’nda da eserleri var. Müzesi çok büyük değil ama başlıca eserlerinden bazıları orada, bence kaçırmamalısınız. Müze shop ise benim bugüne kadar gördüklerimin en iyisi (Mucha’yı aşırı sevdiğimden olabilir mi acaba) evi posterler, afişler, kartlar, ayraçlar ile doldurdum. O kadar çok övdüm ki siz de beğenin olur mu…….. (herkesin sanat zevki farklıdır tabii ama kendisi benim ilk 3ümde olduğu için kendimi alamıyorum, böyle övüyorum her yerde.)

Alfonso Mucha ve evi doldurduğum muhteşem resimleri

Her gün 10.00-18.00 arası açık

Giriş ücret: 260 CZK 

Ulaşım: Metro hattı A (yeşil) Mustek durağı. 

Kafka Müzesi

Bu kadar ünlü Çek bir edebiyatçı olur da müzesi olmadan olur mu, tabii ki olmaz. Müzede Kafka’nın hayatı ile ilgili mektuplar, fotoğraflar, günlükler, Kafka’nın eserlerinin taslakları bulunuyor. Büyük bir müze değil bir de içeriyi simsiyah yapmışlar, ama bence oralara kadar gidip de görmeden olmaz. Müzede bir video gösteriyorlardı, Kafka’nın Prag’da yaşadığı dönemde Prag ve bir gün içinde nerelere gittiği gibi şeyler vardı videoda, epey ilgi çekiciydi.

Müze shop’a da bakın, burada da Mucha Museum kadar olmasa da güzel şeyler var. 

Bir de müzenin önünde David Černý’nin The Piss adlı heykeli var, zaten gözden kaçırmazsınız. 

Son bir bilgi, müzenin etrafında nehir kenarında o kadar çok kuğu ve ördek var ki, ben kuğuların fotoğrafını çekmekten kendimi alamadım, çok güzeller. 

suya dalmış ördek poposu ve güzeller güzeli bir kuğu
yeşil başlı turuncu ayaklı ördek

Her gün 10.00-18.00 arası açık.

Ücret normalde 200 CZK fakat Mucha müzesinden alırsanız 130 CZK. 

Ulaşım: Charles Köprüsü’nü geçin (Old Town değil Mala Strana tarafında olmanız gerekiyor), çok yakınlardasınız. (Bahsettiğim 22 numaralı tramvaya burdan binip, burayı gezdikten sonra Strahov’a çıkabilirsiniz mesela, size bir ipucu)

GOAP 

Gallery of Art Prague, Old Town Square’de, 3 farklı dev sanatçının eserleri olan bir müze: Salvador Dali, Alfons Mucha ve Andy Warhol. Sergileri tek tek gezebileceğiniz gibi, üçü için de bilet alabiliyorsunuz. Biz müzeye gittik, hatta müze shop’a da girdik (ah bu müze shop sevdası, ev galeri oldu benim yüzümden) fakat o güne başka bir şey planladığımız için gezmedik, sonra da fırsat bulamadık. O yüzden içerideki koleksiyon hakkında yorum yapamayacağım.

Processed with RNI Films. Preset ‘Agfa Optima 200 Faded’

Her gün 10.00-20.00 arası açık. 

Tek sergi: 200 CZK

İki sergi: 300 CZK

Üç sergi: 390 CZK

Ulaşım: Metro hattı A (yeşil), Staroměstská durağı.

Dvorak Müzesi 

Çek ressamları övdük, edebiyatçıların müzelerini gezdik, bestecileri de es geçemeyiz. Antonin Dvorak, romantik dönemin en önemli bestecilerinden biri. Müzenin bulunduğu villa kaldığı ev değilmiş, merak edecek olursanız söyleyeyim. Fakat villada orijinal eşyaları, kemanı, piyanosu gibi güzel şeyler var. Ayrıca burada bol bol konser de düzenleniyormuş. Müzenin bilet gişesindeki teyze de hayatımda gördüğüm en kibar Çek teyzeydi (sanki hayatım Çek teyzelerle geçmiş, yüzlerce tanımışım gibi konuştum ama kendisinden bahsetmeden geçemeyeceğim.)

Dvorak Müzesi’nin olduğu villa

Nisan- Eylül arası: Pazartesileri kapalı, 10.00-13.30 ve 14.00-17.00 arası açık, Perşembe ise 11.00-15.30, 16.00-19.00 arası açık. 

Ekim- Mart arası: Pazartesileri kapalı, diğer günler 10.00-13.30, 14.00-17.00 arası açık. 

Giriş ücreti: 50 CZK 

Ulaşım: Metro hattı A (yeşil), Muzeum durağı 

Notlar – kısa kısa

  • Prag, çok çok güzel bir şehir. Çok fazla toplu taşıma aracı kullanarak gezerseniz o güzelliği kaçırırsınız gibi geliyor bana o yüzden mümkün olduğunca ara sokaklara dalın, yürüyerek keşfedin.
  • İngilizce konusunda biz biraz dertliydik açıkçası çünkü şehirde çok da İngilizce bilene rastlamadık, belki de bize öyle gelmiştir o yüzden Prag’da kimse İngilizce bilmiyor yaaaa genellemesi yapamayacağım. 
  • Diğer Avrupa şehirlerinin çoğuna göre uygun fiyatlı denecek bir şehir, fakat yukarıda da anlattım, para değiştirme işlemine çok dikkat edin, gerçekten de dolandırıcılığın bu boyutlarda olduğunu düşünmemiştim. 
  • Ulaşım rahat olmasına rağmen, gece 12’den sonra bitiyor. 
  • Her yerde görebileceğiniz cannabis aromalı ürünlere kanmayın, satışı Prag’da yasal değilmiş, o mağazaların sadece turist kandırmacası olduğu söyleniyor. 
  • David Černý’nin heykelleri şehrin her yerine yayılmış durumda, sokaklarda birkaç tane gördükten sonra zaten tarzını anlayacaksınız. 
  • Hava durumuna güven olmayabiliyor, yine Berlin’de olduğu gibi yazın ortasında gidip 34 dereceyi de gördük, çılgınca fırtınayı da. Orta ve Doğu Avrupa’yı gezerken yağmurluk şart gibi bir şey, olur da şansınıza yağmur yağmaz belki ama olsun, yanınızda dursun. 
  • Şehirde çeşitli yerlerde sürekli klasik müzik konserleri oluyor, şu linkten gideceğiniz dönemdeki konserlere göz atmanızı tavsiye ederim, çok güzel şeyler çıkabiliyor. 
  • Prag’da şehri tepeden görme olayını çok ciddiye almışlar, neredeyse her yerin tepesine çıkıp şehre bakabiliyorsunuz. Gerçekten de güzel bir şehir olduğu için 1-2 yerde bunu yapmanızı tavsiye ederim. 
  • Prag, bana kalırsa güvenli bir şehir, fakat Old Town Square’de çantanıza dikkat etmenizde fayda var, benim başıma herhangi olumsuz bir şey gelmedi ama yine de söylüyorum, turistik her yerde böyle şeyler olur, aklınızda olsun. 
  • Rehberde yazmayı atladığım, gezilecek görülecek başka yerler kesin vardır, denk gelirseniz bana da söyleyin.

Gezi Rehberinin sonuna geldik, Prag Yeme İçme Rehberi’ne de bir göz atın, hep söylüyorum mutfağını bilmeden bir şehri tanıyor sayılmazsınız. Keyifli gezmeler!

Bir Cevap Yazın