2021 Biterken

Daha bugün yolda yürürken 2021 yılı hakkında yazmam gerektiğini, yılın son haftasına girdiğimizi düşünüyordum ve aklımdan tek bir cümle geçti: NE SENEYDİ AMA. Gerçekten, 2021 yılını tek bir cümleyle özetleyecek olsam arkasından ‘ne seneydi ama’ diye anmak yeterli olabilir benim için. İyisiyle kötüsüyle ne seneydi ama cidden. 2019’dan beri ivme kazanan ‘kendimi tanıma’ yolculuğunda zorlu ama etkili bir seneydi 2021. Şu ana kadar kendi karakterimi en çok benimsediğim, kendimi en çok tanıdığım seneydi diyebilirim. Aynı zamanda kendi değerimi bilme konusunda da bana seviye atlatan bir sene oldu. Ne isteyip ne istemediğim konusunda da kafamda birçok şey netleşti bu sene. Birçok şey filtrelendi hayatımda.

Yılın ilk yarısında yaptığım şeylerin, aldığım kararların sonuçlarını yılın ikinci yarısında sert bir şekilde gördüm yer yer. Kendime kızdığım yerler oldu, objektif olarak baktığım zaman kendimi haklı bulduğum şeyler de oldu. Neyi neden yaptığımı, bazı kararları neden aldığımı görmem epey zaman gerektirdi bazı şeyler konusunda. ‘Elvan’ kim ve nasıl biri, daha da yakından tanıma fırsatım oldu. Neyi seviyor, neye kızıyor, neye nasıl tepki veriyor bu konuda bazı şeyler çok netleşti. Bazen bu kendini tanıma meselesi içinde kaybolup gidiyorum; daha bilmediğimiz, keşfetmediğimiz birçok şey varken kendimizle ilgili, başkalarını tanıdığımızı nasıl varsayabiliyoruz diye düşünüyorum. Sonra da aslında bizim kendimizde görmediklerimizi başkalarının gördüğünü, onların kendilerinde görmediklerini bizim görebildiğimizi anımsıyorum ve bu da bana insan ilişkilerinin olmazsa olmaz olduğunu tekrar tekrar hatırlatıyor. Buradaki kritik nokta, başkaları gözünden nasıl göründüğümüz fikrine o kadar da takılmamak ama yine de her türlü iyi kötü eleştiriye kulak vermek.

2021 yılı için sınırlarımın hem keskinleştiği, hem de aslında sınırların olmadığını, her şeyin mümkün olduğunu keşfettiğim bir sene diyebilirim. Bazı şeyleri rayına oturtmaya başladığımı hissettiğim de bir sene aynı zamanda. Sabrımın çok arttığı, ama bazı şeylere de sıfır tahammül gösterebildiğimi öğrendiğim bir sene. Kendi karakterimin rengarenk olduğunu, birçok elementten oluştuğunu, önemli olanın o bütün ‘çokluğu’ doğru yönetebilmem olduğunu öğrendiğim de bir sene, zaten Elvan renkler demek, o yüzden sıkıcı veya tekdüze bir karaktere sahip olmam anlamsız olurdu.

Genel bir giriş yaptıysak ay ay bakalım, bakalım neler olmuş bu güzel yılda.

Ocak 2021

2021’e girerken dört günlük karantina vardı hatırlarsanız. Biz de sakin bir akşamla girdik yeni yıla. Tabii ki klasik poz verildi, dört gün boyunca bolca keyifli yemek hazırlandı.

yeni yıla bu pozla girmek gelenektir.

Ocak ayında bolca kar yağdı Ankara’ya ve okul da online olduğu için çok keyifliydi. Kar kış çok güzel çok romantik ama evdeyseniz bence. Turgutcuğum otuzuncu yaşına girdi, on sekiz yaşından beri tanıdığım birinin otuz yaşını birlikte kutlamak enteresan, Arda ben Turgut evde rakı meze yaptık. Zaten mekanlar kapalıydı o yüzden dışarıda kutlamak gibi bir şansımız yoktu. Tabii mezeler bendendi, eğer evde yenilip içiliyorsa mutfağı ele geçirmek en sevdiğim şeylerden biridir.

Ay boyunca defalarca kez gingerbread cookie yaptım, kışın yapmayı en sevdiğim şeylerden biri. Hem tadının kışa ait olması, hem üzerini süslemesi falan her şeyiyle çok keyif aldığım bir aktivite.

Ay boyunca kar kış dinlemeden sporu hiç ihmal etmedim. Haftada 4-5 gün spora gitmeye devam ettim. Şu an bu kadar soğukta gitmeye hafif üşeniyorum mesela, ama 2021 yılının Ocak ayı gerçekten son derece fit bir aydı.

Zihinsel olarak yorucu bir aydı. Bulunduğum dönemin etkisi altında kaldığım, ne istediğimi tam olarak bilemediğim, rahatsız olduğum şeylerden neden rahatsız olduğumu tam olarak netleştiremediğim bir dönemdeydim. Şimdi geriye dönüp baktığımda görebildiğim birçok şey var, ama o zaman o kadar da net değildi hiçbir şey. Mental olarak kaotik bir aydı diyebilirim. Aslında mental olarak kaotik olacak ayların başlangıcıymış benim için, işler bir yerden sonra iyice zorlaştı çünkü. Ama her kaos gibi bu da düzene giriyor, sonucunda kendinizin güncellenmiş versiyonu olarak çıkıyorsunuz içinden her şeyin.

Şubat 2021

Ocak ayında başlayan kaotik mental durumum bu ay iyice uçlardaydı. Ya euphoric derecede mutlu ya da ciddi anlamda keyifsiz olduğum bir şubat ayı geçirdim. Ruh hali genel olarak dengeli biri olduğum için bu benim için de şaşırtıcı oldu. Kendimi tam olarak dinleyip dinlemediğimi bilmeden birtakım kararlar aldım, aslında birazcık kendimi dinleseydim belki de bambaşka sonuçlanacak yollara girdim. Memnun olmadığım şeyler vardı ortada, bundan çok emindim ama maalesef ben o kadar tartışmadan kaçan bir insanım ki tartışmak yerine arkamı dönüp gitmek bana daha kolay geliyor. Kendi çapımda birkaç denemem oldu aslında kendimi anlatabilmek için ama istediğim geri dönüşü alamayınca tekrar denemedim. Sanırım değer verdiğim insanlar tarafından ‘seen’ ve ‘heard’ hissetmek benim için çok çok önemli (kim için önemli değil ki) ve böyle hissetmediğim zaman bir-iki kez deneyip sonra kabuğuma çekiliyorum, sonra da yavaş yavaş soğuyup ipin ucunu bırakıyorum. Bu konuda hala çok farklı sayılmam çünkü dediğim gibi tartışmayı seven bir insan değilim ve ‘sen bilirsin’ diyerek konudan uzaklaşmak bana çok daha yapılabilir bir şey gibi geliyor, yine de rahatsız olduğum şeyleri tartışma pahasına biraz daha ifade edebilen biri haline gelmek benim için yararlı olur. ‘Ben böyle biriyim’ diyerek kolaya kaçmanın hala yanlış olduğunu düşünüyorum. Verdiğim kaçış tepkisinin nedenlerinin de hala geçerli olduğunu düşünüyorum, sadece konuyu ele alış biçimim ve son olarak verdiğim tepkinin doğru olmadığı kanaatindeyim. Ama rahatsız olduğum şeyler aynı, ve hala geçerli. Dönüp baktığımda ‘ben artık bunlardan rahatsız olmuyorum’ diyemiyorum. O yüzden de kendime hem kızıyorum hem kızmıyorum.

Bu mental kargaşa dışında yemekler olsun sporlar olsun onlar yerindeydi. Zaten herhalde spor yapmıyor olsaydım iyice karışırdı her şey.

Mart 2021

Mart, yılın en sevmediğim ayıdır. Bu şekilde ön yargılı olmak istemiyorum 2022’ye böyle girmeyeceğim ama mart yani kış deseniz değil, bahar deseniz alakası yok, kırk beş gün süren bir ay bence mart. Neyse tamam daha fazla kötülemeyeceğim 2022 güzel olsun. Sağlık, ilişkiler gibi konularda gerçekten de pek keyifli bir ay geçirmedim. Aslında hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, güvenmenin zamanla olacağını bana kanıtlayan bir ay oldu mart. Artık uzun süre gözlemlemeden, yeterli bilgiyi edinmeden kolay kolay karara varmamak gerektiğini öğrendiysem bu ay sayesindedir. Tabii olaydan hemen sonra öğrenmiyorsunuz böyle şeyleri, biraz zaman gerekiyor. Zaman geçtikten sonra bir adım dışarıdan baktığınız zaman sağlıklı bir şekilde görebiliyorsunuz ancak.

Sağ omzumun hemen arkasına minik bir güneş dövmesi yaptırdım. Güneş enerjisinin parlaklığını çok seviyorum. Sanki her gittiğim yere güneş ışığı ve enerjisi götürecekmişim hissi veriyor dövmem bana. Parlamak çok güzel bir şey.

Mart ayında dört aydır kapalı olan mekanlar bir açıldı, bir kapandı. Vakalar arttığı için çok kısa bir süre açık kaldı mekanlar ama ben hiçbir yere gitmedim çünkü evde olmayı zaten seviyorum, soğukta çıkmayı da pek sevmediğim ve karantina mentalitesinden çıkamadığım için pek bir değişiklik olmadı hayatımda.

Nisan 2021

Ayın başında biraz hastalandım, nezle gibiydim fakat tam olarak ne oldu ne bitti bilmiyorum covid olmuş da olabilirim. Hiçbir yere çıkmadığım ve tek olduğum için test yaptırmaya gitmeyi biraz erteledim, sonra da iyileştim zaten. Dersler online olduğu için çok da zor olmadı yürütmek.

Nisan ayının ilk günü Tobb Üniversitesi Gastronomi Topluluğu ile çok keyifli bir online etkinlik gerçekleştirdik. Zoom üzerinden canlı yayında lazanya yaptık, sonrasında da yemek, kitaplar, filmler, mielmutfak macerası üzerine bolca sohbet ettik. Online da olsa birileriyle bir arada olmak, onlarla bildiklerimi paylaşmak çok keyifliydi.

En son 2020 Temmuz sonu İstanbul’a gitmiştim, ondan sonra da Ağustos ayının sonunda Sapanca’da asla unutamayacağımız bir parti vermiştik. Ankara’dan aylardır çıkmıyordum ki ufak bir İstanbul seyahati fırsatı çıktı karşıma. Şakayla karışık ben de geleyim dedikten sonra birden bire kendimi planın içinde buldum, aylar sonra Ankara dışına çıkmak epey iyi geldi. Böylelikle Hilalciğimi de görmüş oldum, ayrıca aylardır dışarıda yemek falan da yemiyordum biraz değişiklik oldu. İstanbul zaten hep canım İstanbul. Ufak bir tatil bahanesiyle canlı klasik müzik dinlemiş olmak da iyi geldi, buradan bütün müzisyen ekibe teşekkürlerimi iletiyorum.

Nisan ayının sonunda havalar güzelleşti, bahar geldi derken komple kapanma olayına geçtik bir anda. İçki satışı olmayacak derken gündem epey bir karıştı, herkes marketlere akın etti haliyle. Votka sevmeyen ben gittim eve votka aldım çünkü neden çünkü her an votka lazım olabilir?? En çok da şarap aldım tabii. Sanırım nisan- mayıs hayatımda en çok üst üste şarap tükettiğim dönemdi. Spor salonları da kapandı, evde spor yapacak motivasyon da bulamadım pek. Sürekli fancy yemekler yapıp ‘e şimdi bunun yanına bir şarap açılır’ modunda geçti bu dönem. Aslına bakarsanız kilo da aldım tabii, karantinalar kapanmalar falan gram almayan biri olarak, bu dönem ve önümüzdeki birkaç ay boyunca toplamda beş kilo aldım ve kilosu hep fiks olan biri olarak böylelikle hayatımda gördüğüm maksimum kiloyu görmüş oldum.

Mayıs 2021

Mayıs ayı demek doğum günüm demek. Öncesinde aylaaar kala heyecanlanan ve planlar yapma hevesiyle dolan ben, bu sefer hiç öyle plan falan yapmak istemedim ve doğum günüm hakkında konuşmaya bir hafta falan önceden başladım. Bunun ne kadar tuhaf olduğunu beni yakından tanıyanlar bilir. Bunda karantinanın ve bulunduğumuz dönemin etkisi çok büyük tabii ki. Aslında kocaman bir parti veya daha önce hiç gitmediğim bir ülkede/şehirde doğum günü kutlamak hayalimdir hep (okul dönemine geldiği için seyahat olayını hiç gerçekleştiremedim) tam da bunların yapılması gereken bir sene idi çünkü tam olarak otuz yaşıma girdim bu sene. Oldukça sakin ve sıradan bir gündü, artık sonraki yaşlara diyorum.

Ay boyunca kapalıydık sayılır zaten; bolca piyano çaldım (yıllardır akort edilmemiş olan piyanom bu ay akort edildi ve kendisiyle çok keyifli zaman geçirdik karantina boyunca) yemek yaptım, okul devam etti falan derken zaten bir anda ay bitti. Ha unutmadan, balkonum çok işime yaradı bu ay. O güzel şaraplarla bolca balkon+ müzik keyfi yapıldı, gün batımı izlendi. Çıkamadığımız için o kadar da dertlendiğimi söyleyemeyeceğim çünkü ben zaten evi çok seviyorum ve maksimum keyif alabileceğim şekle sokabiliyorum durumu. Sadece tabii ki çıkma özgürlüğümüzün olmaması rahatsız edici bir histi.

Ay sonunda mini bir tatile gittim Marmaris’e, sabahları sadece kuş sesleri ile sahilde gün doğumunu izlediğim birkaç güzel gün geçirdim. Gün batımına karşı bolca cheers yaptık, sevdiğim mezelerden çaktırmadan gidip gidip tekrar aldım (burada inside joke var). Baharın en güzel iki üç günüydü benim için.

Haziran 2021

Okulda bahar dönemi nihayet sona erdi ve ben yaz dönemi için ders istemedim. Ayın başında Tiflis’e bilet aldım tek başıma gidecektim ki rüyamda Melisa’yı gördüm. Melisa, bana kız kardeşim kadar yakın olan ama sonra belirli sebeplerle (benim zor durumlarda insanları desteklemem gerekirken ne yapacağımı bilemediğim 20li yaşlardaki awkward halim yüzünden desek daha açıklayıcı olabilir, gerçekten bilerek yapmıyorum ama ne yapacağımı bilemediğim zaman kalıyorum öyle) yıllardır aramızda mesafe olan best friendim. Görür görmez mesaj attım, aradı, konuştuk ve sonrasında Tiflis’e birlikte gitme kararı aldık. Zaten bir konuşmada bütün buzlar eridi biz yine eski halimize geri döndük. Canım Melisa.

Bu sırada Mielmutfak’tan bana ulaşan ve yeni açılan süper bir burgerci beni yemeğe davet etti, sosyal medyaları var ama yeni açıldıkları için içerik yok pek, ben de gerçekten tamamen öneride bulunmak adına ‘sosyal medyanın müşteri çekmede ve ürün tanıtmada çok etkili olduğu’ ile ilgili birkaç şey söyledim. Sonrasında ‘sizinle çalışmak isteriz’e geldi konu ki gerçekten o niyetle söylememiştim. Tiflis planları, yeni işlere yönelmeler falan derken haziran ayı da hızlıca bitti.

Temmuz 2021

Ayın ilk günü süper bir seyahat ile başladı. Şubat 2020’den beri ülke dışına çıkmamış olduğum için Tiflis’e giderken nasıl heyecanlandığımı size anlatamam. Gezinin tüm detayları Tiflis Gezi Rehberi ve Tiflis Yeme İçme Rehberi’nde. Kısaca Tiflis’in çok keyifli bir şehir olduğunu söyleyebilirim.

Temmuz ayında 100 Burger için ilk çekimimizi yapıp birlikte çalışmaya başladık. Böylelikle iş alanıma yeni bir şey ekleme konusunda da bir adım atmış oldum. Kendim için çok uzun süredir içerik üretiyorum, başkaları için de parça parça şeyler üretmişliğim var ama bir firmanın tüm içeriklerini üstlenmemiştim hiç.

Bu ay aynı zamanda karantina sonrası CSO ilk kez seyircili canlı konser verdi. Küçük bir ekiple Vivaldi- Dört Mevsim’i çaldılar, eser her ne kadar kısa da olsa konserde bulunmak keyifliydi. Aslında sanırım 2020’nin başından beri canlı dinlediğim ilk konser oldu.

Aynı zamanda bu ay Gökçe’yle de bolca vakit geçirdiğimiz keyifli bir ay oldu. Kendisiyle tanışma hikayemiz de müthiş. Beni zamanında mielmutfak’tan görmüş ve demiş ki bu kızla hayat tarzımız çok benziyor bence arkadaş olmalıyız. Ben de mielmutfak’tan gelen mesajlara gördükçe cevap veriyorum zaten. Sonra konu konuyu açtı falan derken biz bayağı arkadaş olduk. Bunda backgroundlarımızın benzer olması da çok etkili, ben Bilkent’teyken aynı yıllarda o da Hacettepe’deymiş, ikimiz de mütercim tercümanlık mezunuyuz. Derken baktık çok iyi anlaşıyoruz, birçok şeyi birlikte yapmaya başladık. İnsan otuz yaşında da best friend edinebiliyormuş demek ki, böyle şeyleri yaşla, zamanla, mekanla kısıtlamamak lazımmış. Vizyonu bana benzeyen, ama aynı zamanda farklı olan ve bu yüzden karşılıklı gelişimin olduğu ve her konudan konuşabildiğim insanları gerçekten çok seviyorum. Böyle insanlar tanıdıkça uzaktan insan seven ama inner circle’ında az kişi barındıran biri olarak ‘benim gibi’ insanların varlığı konusunda mutlu oluyorum, demek ki az da olsak varız ve elbet birbirimizi buluyoruz. Birbirine vizyon katacak, birbirini destekleyecek ve birbirinin mutluluğundan mutlu olacak nice arkadaşlıklara.

Ağustos 2021

Ağustos ayını eskiden hiç sevmezdim, iki üç senedir epey seviyorum nedense. Ağustos genellikle aklıma güzel fikirlerin geldiği keyifli bir ay olarak kaldı aklımda son yıllarda, bu sefer de öyle oldu. Blog için aklıma yeni bir yazı dizisi geldi, aklıma geldiği gibi de çalışmalara başladım. Ankara’daki sevdiğim mekanların sahipleri ile minik sohbetler ve çekimler yaptık. Sonra ben onları redakte ederek blogda yayınladım. Bu arada eylül sonrası oluşan yoğunuluk yüzünden biraz ara vermiş oldum ama serinin devamı da gelecek.

Sadece profesyonel fotoğraf işlerimi paylaşmak için elvanworks adlı yeni bir hesap açtım. Orada evde yaptığım çekimlerden veya markalar için yaptığım çekimlerden fotoğraflar paylaşıyorum sadece. Tümü makine ile çekilmiş fotoğraflar.

Bu girişimlerle birlikte yemek fotoğrafçılığı konusunda da kendimi geliştirmek için bolca destek aldım birçok kaynaktan. Hala alıyorum. Öğrenme ve gelişme sonsuz.

Eğer her şey normal seyrine dönmüş olsaydı, 2020’de iptal edilen Ozora bu ay yapılacaktı. Ama dünyanın sıradışı durumundan dolayı biletlerimiz ikinci kez ertelendi, 2022 Ağustos için ümitliyim.

Eylül 2021

Tam burada artık işler aşırı hızlı ilerlemeye başlıyor. Aslında ay sakin başlıyor ama ortalara doğru iyice yoğunlaşıyor. 18 Eylül’de pandemi döneminde ilk kez konsere gittik. Kapanışı en son Aralık 2019’da muhteşem bir konser/parti ile yapmıştık. O zamandan beri benim en çok özlediğim şey seyahat ve konserler olmuştu. 18 Eylül’de Lifepark İstanbul’da Satori’nin harika setini dinledik. Satori gerçekten çok güzel çalıyor, konserleri çok keyifli oluyor. Girişte birtakım aksilikler yaşasak da (korkunç bir yağmur gibi mesela) sonunda bir şekilde yağmur durdu keyiflerimiz yerine geldi. Beş saat aralıksız zıplayıp dans ettim. Ne kadar özlediğimi size anlatamam. Çok çok iyi geldi.

Toplantılar, sınavlar derken ayın ortasına doğru okul başladı, ayın sonunda da dersler başladı, hem de öyle bir başladı ki zamanımın çoğunu okulda geçirdim. Geçen dönem 14 saat dersim vardı, bir de üzerine online yaptık dersleri fakat bu kez komple yüz yüze eğitime geçmekle kalmayıp bir de 24 saat ders verdiler. Toplantılar, ekstra çalışmalar falan derken ben 08.30-17.00 saatleri arasında okuldan başka bir şey yapamaz oldum neredeyse. Tabii böyle dediğime bakmayın okulla birlikte haftada dört gün spor, çekimler, özel dersler falan hepsini bir arada yürüttüm. Adapte olmam biraz zaman aldı aslında. Yorucu mu yorucu, çünkü 24 saat ders vermek aslında part timerlık olmuyor ve bütün gün okulda oluyorsunuz, bir de 24 saat aslında 24 saatten çok daha fazlası çünkü her bir dersin hazırlığı ayrı, sonrasında yapılan ekstra çalışmalar ayrı, toplantılar ayrı falan derken sadece ‘sunucu’ gibi aşırı aktif olduğunuz 24 saat dışında en az 10 saat ekstra çalışıyorsunuz. Neyse, beni sadece bu işi yapanlar anlar. İşte böyle, eylül sonunda okul temposu başladı ve hala aynı hızla devam ediyor. Neyse ki yakında tatile gireceğiz.

Ekim 2021

Ekim’in başında İstanbul’da Oceanvs Orientalis ve Stavroz dinleyecektik, iptal oldu. Ben de uçak biletlerini falan almıştım iptal etmeyelim madem Sonar İstanbul’a gidelim dedik. Kerala Dust çıkacaktı, en azından o keyifli olur diye düşündük fakat bir ana grup nasıl saat 18.00’da çıkar, elektronik müzik yapan bir grup neden koltuklu bir salonda çalar falan gibi aksilikler vardı, öyle çok memnun kaldık diyemeyeceğim. Satori’de o kadar çok eğlenmiştik ki beklentimiz de yüksekti tabii. Yine de biraz simlendik (literally simlendik, makyajlarımız çok güzeldi) içtik güldük eğlendik dans ettik derken partinin geri kalanı Melisa’nın evinde devam etti.

Bu ayın ortalarında epeydir yaşamadığım yoğunlukla bir boğaz ağrısı yaşadım, boğazım hep hassastır ama böyle 4 gün boyunca gece uyandıracak kadar ağrıdığı pek olmaz. Tabii hemen pcr yaptırdım, neyse ki negatif çıktı. Bir hafta kadar raporluydum çünkü benim için işe gitmek= konuşmak. Konuşamadığım sürece maalesef okula gitmemin hiçbir anlamı olmuyor. Çok ısrarlı bir boğaz ağrısıydı ama, ne yapsam fayda etmedi kendi kendine geçmesini beklemek durumunda kaldım.

Bu ay kendime yeni bir fotoğraf makinesi aldım. Çok eski (sanırım 2005ten kalma) bir Nikon’um vardı blogdaki seyahat fotoğraflarını onunla çektim çok uzun süre. Sonra Tiflis’te yere düştü, bunun üzerine Melisa bana kendi fotoğraf makinesini yolladı, onunla da bayağı bir iş yaptım bu arada. Zaten Nikon çok eskiydi yeni bir makine alacaktım, kendime güzel bir Canon aldım bu ay.

Ekim ayının sonunda harika bir house party yaptık. O gün o kadar yorgundum ki aşırı dolu bir hafta geçirmiştim, bir de üstüne ders çıkışı senfoni dinleyip sonra direkt partiye gittim. İlk gittiğimde ‘ya ben bu hafta çok yoruldum parti iyi bir fikir değil mi acaba’ dediğimi ama bu fikirden on beş dakika içinde vazgeçtiğimi hatırlıyorum çünkü ben eğer kendi standartlarımda eğlenebiliyorsam o benim için dinlenmek zaten. Özellikle acıkıp gofret yemek için mutfağa gidip sonra bir içki alıp en sevdiğim şarkılardan biri çalıyor heyecanıyla (Adhana, ne zaman dinlesem aklıma o an geliyor) salona koştuğumda zıplamaya başladığım anı çok iyi hatırlıyorum. Sonrası zaten dans şov. Bir house party Elvan yerlerde şpagat açmadan, durup dururken dévéloppé üstüne dévéloppé yapmadan bitmez. Daha nice böyle partilerimiz olsun. Seviliyorsunuz parti ekibi.

28 Ekimlerde hep enteresan şeyler olur geleneği bu yıl da devam etti. Bakalım daha ne kadar devam edecek.

Kasım 2021

Sevdiğim djler asla Ankara’ya gelmiyor diye söylenirken Monolink’in Atakule’ye geleceğini öğrenmek şahane oldu, haberi ekim ayında geldi kulağıma ve biletleri çıktığı an aldım. Normalde gerçekten Ankara’da bu tarz etkinlikler kırk yılın başında oluyor, bir de Atakule benim evime yürüme mesafesi, yani dibimde parti yapılması müthiş. Her ne kadar psy-trance türüne gönül vermiş biri olsam da ‘drink&chill’ veya ‘sakin ama elektronik’ olarak kategorize ettiğim ve sık sık dinlediğim bir müzik türü de var ve Monolink de bu türde en sevdiğim djlerden. Günlük hayatımda sade biri olsam da bu partilerde içimdeki çılgın ortaya çıkıyor ve istediğim gibi giyinebiliyorum o yüzden aslında müziğin yanında bu ‘festival look’ da benim için bir bütün. Toplum tarafından o kadar şekillendirilmişiz ki aslında, zebra body giyip simli makyaj günlük hayat için neden normal değil mesela değil mi? Meh. Sıkıcı.

Ay sonunda Gökçe’yle Kiev’e gittik. Kiev Gezi Rehberi ve Kiev Yeme İçme Rehberi’nde bütün detaylar mevcut. Özetlemek gerekirse aşırı eğlendik, bütün seyahat olur olmadık şeylere gülerek ve yemek yiyerek geçti. Kiev’i komple yeme çalışmalarımız başarıyla sonuçlandı diyebilirim.

Kiev dönüşü bu kış ikinci kez hastalandım (normalde ben kışın ya bir kez grip olurum, ya da hiçbir şey olmaz) fakat bu diğerinden beterdi, üç gün yataktan kafamı kaldıramadım. Her ne kadar prenses biri olsam da hareketsizlikten çok çabuk sıkıldığım için azıcık iyi hissetsem ayaklanırım, yok olmadı yani öyle fena hastalandım. Bir hafta evden çıkamadım, sonraki bir hafta boyunca ancak iyileştim.

Aralık 2021

3 Aralık’ta Satori İstanbul konserine bilet almıştım, fakat hasta olduğum için gidemedim. Eylülde Satori’yi dinlemiştik ama şovu çok iyi olduğu için bir kez daha gitmeye değerdi. Neyse artık, bir daha geldiğinde yine giderim. Bu ayın ilk 15 günü falan gerçekten iyileşmeye çalışmayla geçti. 17 Aralık’ta Ankara’da Bob Moses konseri vardı (Bob Moses da sakin ama elektronik klasmanının top üyelerindendir) gayet güzel ve keyifli geçti. Hemen ertesi sabah erkenden uçakla İstanbul’a gittim- Ekim ayından ertelenen Stavroz konseri için. Stavroz kadar Oceanvs Orientalis için heyecanlıydım asıl ama son anda iptal oldu ve Mahmut Orhan çaldı. Şaşırtıcı bir şekilde Stavroz’dan çok Mahmut Orhan’da eğlendik, sanırım tempo daha yüksek olduğu için. Bu arada biz İstanbul’da bir şekilde konserlere hep geç kalıyoruz, tamam İstanbul’da mesafeler uzak, trafik vs var ama evde o kadar eğleniyoruz ki bence zamanın nasıl geçtiğini anlamıyoruz o yüzden oluyor. Bir dahaki gidişimde boşver konseri evde eğlenmeye devam diyeceğimden korkuyorum.

Bu ay boyunca spora ara verdim. Çok da iyi geldi. 11 ay hiç ara vermeden haftada 4-5 gün spor yaptıktan sonra aslında zorunlu olarak verdiğim bir ay arayı artık her sene belirli olarak vermeyi düşünüyorum. Rutin kırmak ve yeniden rutin oluşturmak çok keyifli bir şey hem benim için hem de vücudum için. Çünkü alışık olduğumuz şeyleri sürekli yapınca artık mental ve fiziksel olarak onlara tepki vermeyi bırakıyoruz.

Yazı bitmek üzere ve bugün ayın 30u. Benim yine boğaz gitmiş durumdaydı dün, bugün daha iyiyim neyse ki. Bu sene üç ayda üç kez hastalanarak rekor kırdım, o yüzden şaşkınım. Kendine bakmıyor musun derseniz beni hiç tanımıyorsunuz demektir. Neyse bu yıl da böyle bitiyor diyelim. En azından şu an iyiyim, keyfim de oldukça yerinde.

Oh ne güzel, bol bol anlattım 2021’i. Bitmedi tabii. Daha bu yılın derslerini konuşacağız. Neler öğrendim mesela bu yıl? Neleri geride bıraktım, nelerin farkına vardım. Önemli meseleler. Beş yıl sonra okuyup vay be bunu bu sene mi fark etmişim diyeceğim. Bu yazılar öylesine yazılmıyor.

Yılın Dersleri

Aslında her yıl, kendim ile ilgili şeyler öğreniyorum. Özellikle şu son üç yıldır kendimi tanıma yolculuğum o kadar yoğun ve keyifli ki, her yaşadığım şeyden kendimce dersler çıkarmaya çalışıyorum. 2021 de bunun için çok verimli bir yıldı.

  • Kaotik gibi görünen şeyler bir adım uzaktan baktığımızda aslında gelişimimiz için çok şey ifade ediyor, görmeyi bilmek lazım.
  • Seçiçilik insanın kendine yapabileceği en büyük iyiliklerden biri- her konuda.
  • Ne olursak, nasıl biri olursak olalım karşıdaki bizi kendi kapasitesi ve vizyonu doğrultusunda anlayabiliyor, anlamlandırabiliyor. Dolayısıyla insanların bize olan davranışları genellikle kendileriyle ilgili.
  • Bazen herhangi bir şeye gereğinden fazla tahammül etmek güç değil zayıflık göstergesidir.
  • Purpose unfolds as a result of consistent action’.
  • Kendine hesap verebilmek ve kendine yalan söylememek en önemli şey. İçinizin rahat etmediği hiçbir şeyi yapmamak lazım.
  • Bir şey ‘öylesine’ yapacağımıza hiç yapmasak daha iyi sanki.
  • ‘Özü sözü bir’ olmak çok önemli. İnsanlara söylediğimiz kelimeler çok önemli. O yüzden yapamayacağımız şeyi söylememek lazım.
  • Hayattaki en önemli şeylerden biri tutarlılık. Tutarlılığın olduğu yerde başarı da oluyor. Bu benim aslında iyi olmadığım konulardan biriydi, ama ilk kez bu sene bunu yapabileceğimi gördüm ve bu konuda güzel adımlar attım.
  • Ani tepkiler, ani çıkışlar ve bu tarz insanlar kesinlikle bana göre değil. Gözlem her zaman en iyisi.
  • Kibar olmak size çok kapı açar, bunu haketsin haketmesin hiç kimseye kaba davranmak hoş değil. Davranışlarımız karşımızdaki ile ilgili değil, bizimle ilgili.
  • İçinizdeki boşlukları temizlemeden doldurursanız, iyileşmiş olmazsınız.
  • Fazlalık iyi bir şey değil, ne insan ne eşya, ne yemek, ne düşünce. Her şeyin kararında olması kendimize yapabileceğimiz büyük bir iyilik.
  • Eğlence tarzım o kadar filtrelendi ki, nasıl eğleneceğimi yüzde doksan beş biliyorum artık. Yüzde beşlik kısım da sürpriz olsun.
  • Work hard, play hard.
  • Zaman, bir insana verebileceğimiz en değerli şey. Ben artık zaman paylaşma konusunda o kadar seçici oldum ki gerçekten keyif almayacağım şeyleri yapmıyorum, keyifli zaman geçirmeyeceğim insanlarla görüşmüyorum.
  • Hoşuna gitmeyen şey hakkında çok şikayet etmek çok can sıkıcı. Mümkünse değiştir, daha güzelini yap. Yapamıyorsan uzaklaş. Uzaklaşamıyorsan adapte ol ve kabullen. En azından o ‘hoşuna gitmeyen şey’ hayatından çıkana kadar.
  • Bu sene dedim ya aslında en çok kendim olduğum yıldı, onun da şöyle bir tarafı var. Ben her ne kadar baskın ve dışadönük bir karakter olsam da etrafımdakilerin enerjisinden epey etkilenen biriyim. Bu sene o kadar fazla yalnız zaman geçirme fırsatım oldu ki, etkilenecek ölçüde kimseyle iletişimde olmadığım sadece çalıştığım çok zaman geçirince asıl Elvan’ı daha iyi tanıdım. Kimsenin, hiçbir durumun etkisi altında kalmadan nasıl biri olduğumu daha iyi gördüm. Ve en sevdiğim versiyonumun da bu olduğuna karar verdim. Böyle bir farkındalık yaşadıktan sonra sanırım insanların enerjilerinden etkilenme seviyemi de azaltmış oldum böylelikle.
  • Bir de bu senenin son üç ayı resmen dört farklı işte çalıştım diyebilirim. Bu kadar çok çalışınca insan kendini daha iyi tanıyor bence. Plan program yapmayı çok daha iyi öğreniyor. Özellikle çalışma tarzımın ne kadar introvert olduğunu fark ettim. Mümkünse işimin yazılı kısmını tek başıma, kimsenin olmadığı ve hiçbir sesin olmadığı bir yerde yapmam gerekiyor.

2021 highlights

  • en iyi film: Soul, Jojo Rabbit, Before Sunrise
  • gidilen ülkeler: Gürcistan, Ukrayna
  • gidilen konserler: Satori, Kerala Dust, Monolink, Bob Moses, Stavroz, Mahmut Orhan
  • yılın quote’u: ‘Purpose unfolds as a result of consistent action’.
  • yılın dersi: iyi gözlemle ve sabret.
  • yılın en sevdiğim yeni yemeği: kachapuri ve borscht çorbası
  • yılın mekanı (Türkiye dışı): Cafe Littera (Tiflis, cevizli midyeyi unutamıyorum) ve Sho (Kiev, dekorasyonu bu kadar güzel bir yer daha önce görmemiştim)
  • yılın mekanı (Türkiye içi): Afitap, Amelie’s Street Bar ve Batard
  • yılın en çok yapılan yemeği: lazanya ve porridge
  • yılın highlight yemeği: moules frites
  • yılın en güzel ayı: aralık

Son

İşte böyle, 2021in aslında daha anlatılacak şeyleri, paylaşılacak fotoğrafları vardır ama benim derleyebildiklerim bu şekilde. Çok güldüm, çok ağladım, çok şarap içtim, çok güzel yemekler yedim, çok güzel müzikler dinledim (en sevdiğim djlerin bir kısmı art arda hem İstanbul’a hem Ankara’ya geldi), kendi standartlarıma göre biraz az gezdim (yine de iki ülkeyi sıkıştırdım araya) çok çalıştım, çok öğrendim, çok yazdım. Çok güzel arkadaşlıklar edindim. Sadece yeterince kitap okuyamamışım onu fark ettim, okuduğum kitapları da not almamışım o yüzden hatırlamıyorum bile. Seneye öyle olmayacak, şimdiden listeye eklendi birçok şey.

Her yıl yaptığım gibi, yıl için bir playlist hazırladım. Her ay en çok dinlediğim 2-3 parça var listede, buyrunuz.

2021 yılımı güzelleştiren, bana bir şey öğreten herkese çok teşekkürler ve öpücükler. Cheers to 2022, herkese sevdikleriyle birlikte bol deneyimli, bol keyifli, bol keşifli, sağlıklı, mutlu, huzurlu bir yıl diliyorum!

Elvan

Bir Cevap Yazın