Venedik Rehberi: Gezi ve Yeme İçme Notları

Venedik, İtalya’nın Veneto bölgesinin başkenti ve bildiğiniz gibi İtalya’nın en turistik şehirlerinden biri. Kanallarla ayrılan ve dört yüzden fazla köprü ile birleşen yüz on sekiz minik adanın bir araya gelmesi ile oluşmuş. Venedik ile ilgili ne kadar fotoğraf görseniz de, filmlerde, belgesellerde izleseniz de, gittiğinizde sizde yaratacağı etki bambaşka oluyor. Sizi Orta Çağ’a ışınlanmış hissettiriyor, sanki seyahatte değil de bir oyunun parçasıymışsınız gibi hissediyorsunuz.

Venedik’in güzelliğinin yanı sıra, Şubat ayında ziyaret etmeme rağmen yağmur yağmaması, kış mevsimi olduğu için aşırı kalabalık olmaması gibi şanslı koşullar da bir araya gelince, şehri çok sevmem kaçınılmazdı. O kadar estetik, o kadar güzel bir şehir ki, her saniye durup fotoğraf çekmek istiyorsunuz. Gördüğünüz çoğu şey tablo gibi.

Venedik’le ilgili en çok şikayet edilen şeylerden biri kalabalık ve turist dolu olmasıdır, eğer siz de kalabalıktan ve turist fazlalığından rahatsız olacaksanız buraya yaz yerine bahar aylarında veya kışın gelerek daha keyifli bir seyahat geçirebilirsiniz. Tabii bu mevsimlerde gelirseniz yağmura denk gelme ihtimaliniz de artıyor, bunu da göz önünde bulundurmakta ve ona göre giysiler seçmekte fayda var.

Bolonya’dan Venedik’e

Bolonya ile Venedik arası trenle aktarmasız bir buçuk- iki saat kadar sürüyor. Bilet fiyatları döneme göre değişebiliyor, ben aldığımda Şubat ayı için bir kişi gidiş-dönüş 27 Euro idi. Dikkat etmeniz gereken nokta, tren bileti alırken doğru istasyona giden bilet almak. Venedik’in ana tren istasyonu Venezia Santa Lucia (inmeniz gereken yer Santa Lucia) ondan bir durak öncesi ise Venezia Mestre, kafanız karışmasın, Santa Lucia’dan başka yerde inmeyin.

Venedik Santa Lucia’dan Şehre Ulaşım- Venedik İçinde Ulaşım

Santa Lucia tren istasyonu ile şehrin ana meydanı olan San Marco, bir buçuk- iki kilometre uzaklıkta. Aslında normal bir şehirde olsanız on beş dakikada yürüyebileceğiniz bir mesafe ama unutmayın normal bir şehirde değilsiniz, Venedik’tesiniz, 118 küçük adacık üzerindesiniz. Bu da demek oluyor ki şehir merkezine yürümeye çalışırken bol bol kaybolacaksınız, çıkmaz sokaklara, köprünün olmadığı yerlere denk geleceksiniz, şuranın bir fotoğrafını çekeyim derken bir bakacaksınız ki bir buçuk kilometreyi bir buçuk saatte yürümüşsünüz. Tam olarak bu söylediklerimi deneyimledim, ve aslında Venedik’te olmanın bir parçası da sokaklarda kaybolmak, şehrin büyüsünü yaşayabilmek için bu gerçekten de gerekli.

Eğer herhangi bir sebepten dolayı yürümek istemezseniz, Venedik’te ulaşım ‘Vaporetto’ (deniz otobüsü) ile sağlanıyor. Santa Lucia’dan Rialto’ya yaklaşık yirmi dakikada ulaşıyor, oradan da San Marco’ya beş-on dakika kadar yürüyorsunuz. Ücreti 8 Euro.

Venedik Bütçesi

Venedik, İtalya’nın diğer şehirlerine göre pahalı bir şehir. Bu pahalı-ucuz meselesi şehirde neler yapmak istediğinize göre değişiyor olsa da, Venedik’i her şekilde ortalamadan pahalı bir şehir olarak değerlendirebiliriz. Örnek vermek gerekirse:

  • Deniz otobüsü: Tek biniş 8 Euro
  • Deniz ürünlü makarna: 15-18 Euro civarı
  • Kadeh şarap: 5-8 Euro
  • Magnetler (önemli bir şey bu): 3-4 Euro
  • Maskeler: 10-12 Euro’dan başlayıp işçiliğe ve malzemeye bağlı olarak çok çok yükseklere çıkabiliyor

Venedik’te Gezilecek Yerler

Şehrin gezilecek yerlerinin çoğu birbirine yakın fakat yine de online harita ile gezmenizi tavsiye ederim, dediğim gibi kaybolmak çok kolay. Sinir bozmayacak miktarda kaybolun siz yine de, çünkü zaten gezilecek yerlerin bir parçası da şehrin sokakları.

Ponte Rialto (Rialto Köprüsü)

Rialto Köprüsü’nden kanal manzarası

1588 yılında inşa edilen Ponte Rialto, şehrin Grand Canal üzerindeki en eski köprüsü. Rialto’nun bugünkü halinden önce önceki yüzyıllarda tahta köprüler varmış, daha sonra 1500 yılında beton köprü fikri ortaya atılmış ve 1588-1591 yıllarında da inşa edilmiş. Tahmin edeceğiniz üzere şehrin en turistik yerlerinden biri. Santa Lucia tren istasyonundan San Marco’ya yürürken buradan geçeceksiniz. Hard Rock Café’nin shop bölümü de bu köprünün hemen dibinde, eğer tişört alacaksanız aklınızda olsun.

Piazza San Marco (San Marco Meydanı)

Venedik’in ana meydanı olan Piazza San Marco, Basilica di San Marco, Palazzo Ducale gibi şehrin ana turistik yerlerini kapsayan meydan. Gotik mimari izleri de taşıyan Basilica di San Marco, İtalyan-Bizans mimarisinin en önemli örneklerinden biri. Altın mozaikleri ile birlikte Venedik’in güç ve zenginliğini yansıttığı için on birinci yüzyıldan bu yana ‘Altın Kilise’ adıyla da anılıyormuş.

Basilica di San Marco

Zamanında Venedik Dük’lerinin sarayı olan Palazzo Ducale de yine San Marco Meydanı’nda bulunan, Venedik-Gotik mimari tarzında inşa edilmiş görkemli bir yapı. 1340 yılında yapılmış, zaman içinde genişletilmiş ve yenilenmiş. Binanın bir kısmı hapishane olarak da kullanılmış, 1755 yılında, otuz yaşındayken tutuklanan Casanova buradaki ünlü mahkumlardan biriymiş. 1923’ten beri müze olarak faaliyet gösteren yapıyı ziyaret edebiliyorsunuz, bilet ve saat bilgisi için sizi şuraya alalım.

Palazzo Ducale

Ponte dei Sospiri

Ponte dei Sospiri, mahkumların hapishanelerine gitmeden önce, şehre son bir kez bakarak iç çektikleri köprü olarak düşünülmüş, o yüzden bu isim verilmiş. Böyle romantik bir fikirle bu ismi vermişler fakat köprünün aslında dışarıyı görebilecek kadar büyük pencereleri olmadığı için mahkumlar şehrin manzarasını göremiyorlarmış. Köprü, hapishaneyi direkt olarak Palazzo Ducale’ye bağlıyor. Ek bilgi olarak, Ponte Rialto’yu tasarlayan Antonio da Ponte’nin yeğeni Antonio Contino tarafından 1600 yılında tasarlanmış.

Libreria Acqua Alta

Görebileceğiniz en orijinal, en ilginç kitapçılardan biri olan Libreria Acqua Alta, bir kanalın hemen üzerinde yer alıyor. Raflara ek olarak kanolarda, küvetlerde, gondollarda dizili kitaplar var. İçerisi bir çeşit müze gibi, nemden çürümüş kitaplar da var, normal satın alabileceğiniz kitaplar da. Eşsiz bir kitapçı olduğu için epey popüler hale gelmiş durumda, o yüzden içerisi bol turist dolu oluyor. Turistler dışında tatlı kedileri de var. Böyle bir kitapçıyı kaçırmamanız gerekir diye düşünüyorum, mutlaka uğrayın.

Her gün 09.15- 19.45 arası açık.

Adres: Calle Lunga Santa Maria Formosa, 5176b

Peggy Guggenheim Collection

1898- 1979 yılları arasında yaşamış olan ve dönemin sanat camiasının çapkınlarından olan (evlendiği ve sevgili olduğu isimlerin arasında Samuel Beckett ve Marx Ernst gibi isimler var) sanat koleksiyoncusu Peggy Guggenheim’ın müzesinde Picasso, Braque, Duchamp, Kandinsky, Klee, Miro, Ernst, Magritte gibi dev isimlerden eserler var. Çoğu müzede olduğu gibi geçici sergilere de ev sahipliği yapıyor.

Her gün 10.00- 18.00 arası açık, bilet ücreti 16.5 Euro.

Gallerie dell’Accademia

Venedik’in bir diğer önemli müzesi olan Gallerie dell’Accademia’nın kalıcı koleksiyonunda Bosch, Bellini, Tintoretto, Titian gibi isimlerin eserleri yer alıyor. Ayrıca Leonardo Da Vinci’nin Vitruvian Man’i de burada yer alıyor.

Her gün 08.15’te açılıyor, Pazartesi günleri 14.00’da, diğer günler ise 19.15’te kapanıyor.

Giriş ücreti 12 Euro.

 Rialto Market

Taptaze balıkların, deniz ürünlerinin, sebzelerin satıldığı Rialto Market, böyle şeylerle ilgiliyseniz bana kalırsa mutlaka gidilmesi gereken bir yer. Çoğu restoran da deniz ürünlerini buradan alıyormuş. Pazar ve Pazartesi günleri kapalı olduğu için ben gidemedim, siz benim için de gidin, diğer günler 07.30- 12.00 arası açık.

Campo Santa Margherita

Şehrin turistik noktalarından nispeten biraz uzak olan Campo Santa Margherita, Venedik’te turistlerden kaçıp biraz da lokal hayatı gözlemlemek istiyorsanız, civarda çeşitli restoranlar, barlar ve cafeler bulabileceğiniz güzel bir alternatif.

Venedik’te Yeme İçme Meselesi

Venedik’te bolca deniz ürünü bulabilirsiniz. Beyaz köpüklü şarap ve şeftali püresi ile yapılan Bellini de buraya ait bir içki. Eğer tapas meselesine aşinaysanız, belki pinchosu da duymuşsunuzdur. Pinchoların Venedik versiyonu, cicchetti, bizim daha iyi bildiğimiz adıyla ‘kanepe’. Çeşit çeşit yapıyorlar, en iyi adreslerinden biri All’Arco.

İtalyan kahve kültürü de 16. Yüzyıl’da Venedik’te başlamış, sonra tüm İtalya’ya buradan yayılmış. Avrupa’daki en eski café olduğu söylenen Florian, San Marco Meydanı’nında bulunuyor, meydanı izleyerek burada keyif yapabilirsiniz. Bir kahvenin 8-15 Euro civarında olduğunu da belirteyim, fiyatların böyle olması aslında beklenmedik bir şey değil çünkü Avrupa’nın en eski cafésinden bahsediyoruz, hem son derece popüler hem son derece turistik.

Florian dışında kahve için önerilen yerler şunlardı: Caffe Bresilia, Caffe del Doge, Farini.

Acqua e Mais

Venedik’in en popüler sokak lezzetlerinden biri olan Acqua e Mais’i tesadüfen sokaklarda dolaşırken bulduk, sonra da çok popüler olduğunu öğrendik. Atıştırmalık hem deniz ürünü tarzı yiyecekler var, hem de böreğe benzetebileceğim minik minik bir dolu hamur işi var. Tavsiye edilir.

Her gün 09.30- 19.30 arası açık.

Adres: Campiello dei Meloni, 1411-1412

Goppion

Yine sokaklarda kaybolurken bulduğumuz bir patisserie. Fazla bir özelliği yok gibi gelse de, tiramisu ve cannolisi güzeldi. Denk gelirseniz deneyebilirsiniz.

Nevodi

San Marco Meydanı’nı geçip Venedik Lagünü’ne doğru ilerlediğinizde sola dönün, dümdüz ilerleyin. Turistlerden ve küçük kanallardan biraz uzaklaşacak ve daha lokal yerleri keşfedeceksiniz. Nevodi de buralarda bir yerlerde yer alıyor, harika deniz ürünleri yapıyorlar. Midyeli ve karidesli makarna yedik, çok beğendik.

Not: Tam yanında CheBon diye bir patisserie var, tiramisusunu beğenmedik, bize de öyle denk gelmiş olabilir ama not düşeyim dedim.

Her gün 12.00- 16.00 ve 18.00-23.00 arası açık.

Adres: Via Giuseppe Garibaldi, 1788/89

Listemde bulunan ama denemeye vaktim olmayan yerleri de kısaca listeleyeyim: Osteria Enoteca Ai Artisti, Osteria Alle Testiere, Paradiso Perduto.

Bir Cevap Yazın