Kitap Önerileri: Son Zamanlarda Okuduklarım Arasından En Beğendiğim Kitaplar

Yaz aylarında okumaya normalde olduğundan daha fazla vakit ayırabiliyorum, bu yüzden gerçekten çok mutluyum. Bu ara en sevdiğim türdeki kitaplara, psikoloji, sosyoloji ve popüler bilim kitaplarına odaklandım. Hem bu tarzı çok sevdiğim için hızlı okunuyor, hem de insanın kendisini geliştirmesine epey olanak sağlıyor, hele ki bazılarını bitirdikten sonra size farklı bir vizyon kattığını hissediyorsunuz.

Kitap enteresan bir şey, bence her kitap için uygun bir zaman ve ruh hali var. Bazen çok güzel bir kitabı elinize aldığınızda, sizin o anki ruh halinize, benliğinize uymadığı için onu okuyamıyorsunuz veya beğenmiyorsunuz. Bazen de bir kitabı her okuduğunuzda farklı bir şey buluyorsunuz, ben bu yüzden çok sevdiğim kitapları dönem dönem tekrar okuyorum. Bazen de tam o an size uyan kitabı bulup iki günde bitiriyorsunuz. Doğru zamanda doğru kitabı bulabilmek çok önemli bana kalırsa.

Bahsettiğim gibi bu aralar biraz daha psikoloji, sosyoloji, sanat ve bilim odaklı şeyler okuyorum. Son zamanlarda okuduğum onlarca kitap arasından en beğendiklerimi seçtim, notlar aldım ve ortaya bu liste çıktı.

21. Yüzyıl için 21 Ders – Yuval Noah Harari

Harari’nin Homo Sapiens ve Homo Deus kitapları epey ilgi çekmiş ve birçok ülkede en çok satan kitaplar arasında yer almıştı. Bu iki kitabın ardından çıkan 21. Yüzyıl için 21 Ders, bence bu iki kitaptan daha bile iyi, o kadar güzel ve anlaşılır yazılmış ki, aslında bahsettiği konular genel olarak hızlı okunamayan şeyler olsa da ben kitabı günlerce elimden bırakamadım, sürükleyici bir romanmış gibi okudum. 

Konusuna değinecek olursak, topluluk, din, medeniyet, tanrı, cehalet gibi kavramların eskiden nasıl göründüğünü, aslında ne olabileceğini ve neye dönüşebileceğini anlatıyor kısaca. İnsanlığın ne kadar kandırılmaya açık olduğunu, aslında kendi kendini kandırmaya sürekli devam ettiğinden de bahsediyor, gerçekten, okudukça göreceksiniz, kandırılmamız çok kolay.

Edinebileceğimiz en büyük, en yararlı özelliğin ‘değişime uyum sağlayabilmek’ olduğundan bahsediyor yazar, çünkü kitapta da anlatıldığı üzere bilinmeyene doğru ilerliyoruz, her şey çok hızlı gelişiyor ve değişiyor. 

‘’21. Yüzyılda istikrar sağlama şansınız az. Sabit bir kimliğe, işe ya da dünya görüşüne sarılmaya çalışırsanız dünya yanınızdan geçerken bakakalma riskiniz var…. Böyle bir dünyada hayatta kalıp başarı sağlamak için zihninizi son derece esnek, duygusal dengenizi son derece ihtiyatlı kullanmaya ihtiyacınız var. Durmadan hakim olduğunuz şeyleri geride bırakmak ve bilinmezliği benimsemek durumunda kalacaksınız.’’ 

Kendi açımdan son derece vizyon açıcı bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Aslında Harari’nin düşüncelerinin çoğu benim de bakış açımı yansıtıyor, fakat öyle güzel açıklamış ki ‘evet işte bu yüzden böyle’ diyebildim çoğu yerde. 

Son bölümde de meditasyondan bahsetmiş, kendisi vipassana meditasyonu yapıyormuş ve bu meditasyon artık hayatının bir parçasıymış. Meditasyonun ‘gerçekten uzaklaşmak için değil, gerçekte temas etmek için’ yapıldığını söylüyor. 2019 kararlarımda meditasyon da vardı fakat ben bu işe bir türlü odaklanamıyorum, ama aklımın bir köşesinde duruyor, daha yılın bitmesine 5 ay var, bakalım. 

Özetle, alın, okuyun, çevrenizdekilere de tavsiye edin. Katılmayacağınız görüşler bile bulsanız, fazladan bakış açısı öğrenmek bile vizyon genişletir. 

Bağlanma- Amir Levine& Rachel Heller

Genelde ilişkilerle ilgili kitaplar şu şekilde oluyor: AŞKI BULMANIN 50 YOLU, BEN MUHTEŞEM BİR KADINIM, BU DEDİKLERİMİ YAPARSANIZ EN FAZLA 5 GÜNDE HAYATINIZIN AŞKINI BULACAKSINIZ, BENİ SEVMEYEN SALAKTIR, EVLİ VE MUTLU, SENDEN AYRILDIM ARTIK HARİKA BİR HAYATIM VAR (bunu sabaha kadar çeşitlendirebilirim.) Ve üzgünüm, sonuçta bir çeşit emek verilerek yazılıyor olmalarına rağmen böyle kitapların içinde herhangi bir anlama gelen, herhangi bir mesaj veren tek bir şey bile bulmanız mümkün değil. 

Şimdi bunlardan niye bahsettim? Çünkü ‘Bağlanma’ ismi de biraz böyle bir çağrışım yaptı bende, fakat içeriği gerçekten de böyle değil çünkü bağlanma olayını bilimsel bir açıdan anlatıyor. Kişisel gelişim tarzı kitapları okumadan önce yazarının psikolog/psikiyatr olup olmadığına mutlaka dikkat ederim, nitekim bu kitap da iki psikolog tarafından yazılmış. Aslında çok önemli bir şeye ışık tutuyor, romantik ilişkilerimizde sergilediğimiz tavırlara. ‘’BENDEN AYRILIRSAN İNTİHAR EDİCEM’’ veya ‘’bende bağlanma sorunu var tek kişiyle yapamam ;))))’’ gibi davranışların aslında hep bir sebebi varmış, bunların nedeni ilişkilerde bağlanma tarzlarımız ve birtakım tetikleyicilermiş (bana kalırsa kimisi de bu davranışları tamamen dikkat çekmek için yapıyor ama o ayrı konu tabii.) 

Kısaca şöyle özetleyebilirim, kitapla üç ana bağlanma çeşidinden bahsediyor.

Kaygılı bağlanma: Bu tarz kişiler karşıdan aşırı ilgi bekleyen, davranışları çeşit çeşit ihtimaller olarak yorumlayan ve karşıdakinin onu terk edeceğinden korkan kişilermiş. 

Kaçıngan bağlanma: Bu bağlanma tarzındaki kişiler ise belli bir mesafe korumaya çalışan kişilermiş, zaman zaman bu durum kayıtsızlığa kadar gidiyormuş ve bu kişiler genellikle sık sık sevgili değiştirirmiş.

Güvenli bağlanma: En sağlıklısı buymuş, bunlar da bildiğimiz sağlıklı ilişki kurabilen kişilermiş, yukarıdaki kategorilerden insanlar da güvenli bağlanma tarzına sahip insanlarla birlikte olduklarında zamanla bağlanma tarzları değişme gösterebiliyormuş.

Son derece sığ anlatımıma bakmayın, kitap hakikaten güzel ve faydalı. Yani sıradan bir ilişki veya kişisel gelişim kitabı değil, ilişkiler içinde bazı davranışlarımızın temelinde yatanları inceleme fırsatı sunuyor. 

Narsisizme Yeni Bir Bakış – Craig Malkin

Toplumumuz, ya da genel olarak dünya diyelim, kendini seven, beğenen, kendini ön planda tutan insanları ‘narsist’ olarak etiketlemeye çok yatkın, fakat narsisizm aslında çoğu kişi tarafından tam olarak bilinmiyor. 

Bu konu benim çok eskiden beri ilgimi çektiği için denk geldiğim kaynakları okumaya çalışıyorum fakat bu kitap şu ana kadar okuduklarımın en iyisi ve en kapsamlısı.

Öncelikle şunu bilmekte fayda var, narsist kişilik özelliği ve narsist kişilik bozukluğu farklı şeyler. Eğer kişilik özelliği ise olumlu ve destekleyici yönleri var, fakat kişilik bozukluğu ise adı üzerinde bozukluk, bireyin diğer kişilerle ilişkisini olumsuz yönde etkiliyor. 

Kitapta odaklanılan konu ise, orta seviyelerde narsisizmin zararlı değil yararlı olduğu. Yani 1’den 10’a kadar derecelendirirsek, 1 seviyesi narsisizmin tersi olan ekhoizm olarak, 10 ise tamamen sağlıksız bir narsisizm olarak açıklanıyor. 5-6 gibi değerlerde olmak en sağlıklısı olarak görülüyor, belirli bir seviyede özgüven son derece gerekli. Yani kendini değersiz görmekle aşırı değerli görmek, aynı şekilde tehlikeli ve zararlı aslında. 

Biraz karışık anlattım ama aslında çok basit, kitabı okurken ne demek istediğimi tam olarak anlayacaksınız. 

Kitap, klinik psikolog Craig Malkin tarafından yazılmış, dediğim gibi ben böyle kitapların psikolog veya psikiyatr tarafından yazılmış olmasına dikkat ediyorum. Narsisizm genel olarak yanlış bilinen ve yorumlanan bir durum olduğu için bu kitap sayesinde hem doğru anlamak hem de geniş bilgi sahibi olmak mümkün, keyifle okudum. 

Brave New World (Cesur Yeni Dünya)- Aldous Huxley

Genel olarak distopyaları çok severim, bu da bugüne kadar okuduklarımın en iyisi sanırım. Aslında bu kitabı ilk okuyuşum değil, en sevdiğim kitapları zaman zaman tekrar okuyorum çünkü içinde bulunduğumuz durum nedeniyle dikkat ettiklerimiz, etkilendiklerimiz, yaptığımız çıkarımlar farklı olabiliyor. 

Başta da belirttiğim gibi, kitap bir distopya. Aile ilişkilerinin, tek eşliliğin, mutsuzluğun olmadığı bir dünya. Toplum sınıflara ayrılarak ‘üretiliyor’, asla mutsuzluk hissetmemeleri için koşullanıyorlar, oyalanıyorlar, ‘soma’ adı verilen hapları düzenli olarak tüketiyorlar. Amaç herkesin olduğu gibi mutlu olması, daha fazlasını aramaması, anlam aramaması, görevini yerine getirmesi. Daha fazla detay vermeyeceğim, okumayanlara spoiler olsun istemiyorum. Dünya gerçekten buraya mı doğru ilerliyor bilemem ama Huxley’nin 1932 yılında bunu kurgulamış olması bana göre inanılmaz. Hatta tam olarak spoiler değil bunu da yazayım, kitapta ‘siber zorbalık’ (cyberbullying, Türkçesi biraz tuhaf) örneği bile görebiliyorsunuz ki bu o yıllar için söz konusu olmayan bir şey diye düşünüyorum, en azından günümüzdeki kadar yaygın bir mesele değildir muhtemelen. 

Eğer hala okumadıysanız ve biraz da olsun distopya seviyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun derim. 

Yaratıcı Tür- David Eagleman& Anthony Brandt 

Eğer popüler bilim kitapları ilginizi çekiyorsa David Eagleman’a mutlaka rastlamışsınızdır, ünlü nöroloğun ‘Incognito’ ve ‘Beyin’ adlı kitapları yakın dönemde son derece popülerdi, ikisini de çok severek okumuştum. 

Nöroloji ve psikoloji, son derece ilgili olduğum iki alan fakat bilim insanı olmadığım için bunların bana (ve benim gibi insanlara) hem basit anlatılması gerekiyor, hem de gereken detayların atlanmaması gerekiyor, David Eagleman’ı sevmemin de nedeni bu, kitapları hem bilgilendirici hem çok rahat okunuyor. 

Bu kitapta ise beyin ve sanatı birleştiriyor (ilgimi çekmemesi imkansızdı), beynin yaratıcı sürecinden bahsediyor, besteci arkadaşı Anthony Brandt ile birlikte ortaya çıkarmışlar kitabı. Aslında olmayan bir şeyi yaratmadığımızı, edindiğimiz şeyleri büktüğümüzü, parçaladığımızı ve harmanladığımızı, bu şekilde sonsuz seçenek yaratabileceğimizi son derece anlaşılır bir şekilde anlatıyor. İnsan türünün yaratıcı olmasının temel sebeplerinden biri, beynimizin değişime olan ihtiyacı imiş, aslında hepimizin bildiği (ama bazen fark etmediği) üzere, değişimin sürekli ve kaçınılmaz olduğunu anlatıyor. Bu süreçleri anlatırken sanattan çok güzel örnekler ve açıklamalar var, yine son derece aydınlatıcı ve keyifli bir kitaptı, çok severek okudum. 

Bir Cevap Yazın