Hayattaki sıradan şeylerin hiç de sıradan olmayışı üzerine 

Hayatımızı sürdürebilmek için dikkatimizi belirli şeylere vermek, belirli şeyleri görmezden gelmek, göz ardı etmek, sessize almak durumundayız. Bu, beynimizin bizim isteğimiz dışında uyguladığı bir hayatta kalma mekanizması. Her şeye dikkat edemiyoruz, bu teknik olarak mümkün değil. Vücudumuza değen kıyafetleri, ortam sesini, her gün gördüğümüz gökyüzünü normalleştirmek, bir noktada da görmezden gelmek durumudayız. Çünkü hem dikkatin bir sınırı var, hem de yeni şeylere yer açmak için alışık olduklarımız normalleşmeli.

Bu normalleştirme başarısının iki farklı ucu var. Biri gerçekten de dikkat etmek istediğimiz şeylere odaklanmamızı sağlayarak diğer dikkat dağıtıcı şeyleri sessize alıyor, bir diğer ucu ise bizi görmezden gelmeye o kadar alıştırıyor ki, en güzel şeylerin aslında ne kadar sıradan şeyler olduğunu unutma noktasına geliyoruz. 

Çiçeklerin güzelliğini sıradanlaştırıyoruz mesela. Bu kadar renkli, bu kadar narin bir şeyin varlığı bile mucize değil mi aslında? Hiç olmayacak renkte yaprakları var, muhteşem bir şekli, kendine özgü bir kokusu var. Veya meyveler. Frambuazın tadı nasıl bu kadar güzel olabilir? Rengi peki? Minicik yuvarlakların bir araya gelmesi, bir arada durabilmesi ile oluşan şekli? Normal mi bu gerçekten? Veya fesleğen. Enginar. Sadece kendilerine has kokuları, aromaları. Ya da güneş. Güneşin tatlı tatlı ısıtması hissinin verdiği mutluluk başka hiçbir şeyle karşılaştırılabilir mi? Pazar sabahı sessizliği mesela. O sessizliğin verdiği dinginlik hissi. Peki ya sevdiğiniz biri ile kahkahalarla güldüğünüz bir an, bu anın ölçülebilir bir değeri, bir benzeri, bir karşılığı var mı? 

Güzelliklerin hiçbirinin birbiriyle kıyaslanabilecek, somut şekilde ölçülebilecek bir değeri yok. Bu da hepsini o kadar özel kılıyor ki, bütün dünyevi değerlendirmelerden, ölçü birimlerinden, karşılaştırmalardan o kadar uzaklar ki, eşsizlikleri öyle kendilerine özgü ve öyle sıradan ki aslında. 

Hayattan bunalmaya, güzellikleri unutur gibi olmaya başlarsak gitmemiz gereken bir yer yoktur belki de, belki de sadece hatırlamamız gereken şeyler vardır. Kendimizi sıradanlığın eşsizliğini normalleştirmiş bulduğumuz noktada, baktığımız şeyi değil, bakışımızı değerlendirme zamanı gelmiş olma ihtimalini kendimize hatırlatmamız gerekiyor olabilir. Mutluluğun bir ‘sırrı’ var ise, bu sırrın o kadar da gizli olmadığını, olağanüstü sıradan şeylerde saklı olabileceğini göz ardı etmemek gerek. 

Bir Cevap Yazın