Her ne kadar üç yıldır İstanbul’da yaşıyor olsam da bildiğiniz (veya bilmediğiniz) üzere Ankara benim doğup büyüdüğüm şehir. Yirmi beş sene burada yaşadım, epey bir zaman düşününce. Ailem hala burada olduğu için mümkün olduğu kadar sık gidip geliyorum. Bu sefer bayram tatilini burada geçirdim, sekiz gün kalıp bol bol gezdim.
Ankara’yla ilişkim biraz tuhaf aslında, burayı sıkıcı bulanlara hem katılıyorum hem katılmıyorum. İstanbul kadar etkinlik, mekan, hareket olmadığı bir gerçek fakat burayı güzelleştiren şey genelde buradaki insanlar, bulunduğunuz çevre ve alışkanlık. Eğer burada büyüdüyseniz muhtemelen seviyorsunuzdur, burada sadece birkaç yıl geçirdiyseniz sıkıcı buluyor olma ihtimaliniz yüksek (tabii bazen tam tersi olabiliyor).
Benim hiçbir zaman ‘Ankara’dan kurtulmalıyım yaaa’ gibi bir düşüncem olmadı, sadece macera sevdiğim için İstanbul’a taşındım, şu an için oradaki hayatımdan epey memnunum diyebilirim, İstanbul’un Ankara’dan daha hareketli, daha dinamik olmasını da çok seviyorum, ama zaman ve hayat ne gösterir, tekrar Ankara’ya döner miyim, orası bilinmez.
Konumuza dönersek, bu ziyaretimde Ankara beni epey şaşırttı. O kadar güzel yerler açılmış ki, dene dene bitiremedim, yıllardır sürekli gittiğim mekanların yanı sıra, yeni keşifler de favori mekanlarımın arasında yer aldı bu sefer. Öyle mekanlar var ki değil İstanbul, direkt Avrupa havasında. Eskiden gerçekten de bu kadar seçenek yoktu.
Eskiden beri en sevdiklerim ve yeni favoriler listesine girenlerden bir derleme yaptım, ikinci bölüm de yakında mutlaka gelecek.
Bakalım listemizde nereler var. Not: Sıralama rastgeledir.
Ekşi Maya- Tunalı

Burayı epeydir duyuyordum fakat bu geldiğimde deneme fırsatım oldu. Ekşi maya ekmek zaten başlı başına güzel bir şey, buradan hem o güzel ekmeklerden satın alabiliyorsunuz, hem de kahvaltıdan tartine’e, sangriadan dolu dolu kaselere kadar birçok seçenek var. Mekan geniş ve ferah, menü gerçekten de tam benim damak tadıma göre. Kahvaltı, akşam yemeği, akşam üstü kokteyli gibi günün her saati gidilebilecek bir yer.

Hound Coffee& Eatery- Yıldız

Kahveleri, frozenları, tatlıları, salataları her şeyleri lezzetli. İçeri ilk girdiğimde ‘bi dakika ya ben Berlin’e mi geldim yoksa Viyana’ya mı’ ikilemi yaşattı. Dekorasyonu o kadar tatlı ki insan burada saatlerce kalmak istiyor, tam uzun uzun oturup çalışmalık bir mekan. Tüm yaz cold brew içerek hayatımı sürdürdüğüm için burada da hemen kaptım bir tane. Çok da beğendim. İsmine uygun olarak kapının önünde üç tane de köpüş duruyordu, arada içeri giriyorlar, bir mekan hayvan dostu ise zaten direkt kalbimi kazanıyor. Buranın tek ama tek eksisi bulunduğu yer, Yıldız tarafları bana bir türlü sevimli gelemiyor, burası Tunalı’da veya Ayrancı’da olsa çok daha mutlu olurdum. İstanbul’a açmayı düşünürlerse her gün buradayım.

Paper Coffee& Chocolate- Bestekar

Bir diğer favori kahvecim, Ankara’da yaşasam her gün giderim dediğim ikinci mekan. Dekorasyonu, ortamı, müzikleri, kahveleri, çikolataları, hepsini sevdim. Burası da Hound gibi, saatlerce oturup çalışmalık bir yer. Özellikle çikolataları deneyin, büyük bir sevgi ve özenle hazırlıyorlar. Burada çeşitli eğitimler ve workshoplar da yapıyorlar ve içerik çok güzel, burada olsam kesin hepsine gitmek isterdim. Daha ne kadar öveyim gidin işte, ayrıca sevgili Paper, İstanbul’a da bekleriz.

Niyokki Makarna – Bilkent

3-4 yıl önce burası Kentpark’ta minik bir büfe olarak açılmıştı, biz o zamanlardan beri ‘keşke şurada bir de şarap olsa’ dedik dedik, Bilkent’e restoran olarak açıldı. İlk lezzetini hiç bozmadı, menü ve çeşit geliştirdi. İstediğiniz her çeşit taze makarna ve sos bulabiliyorsunuz. Özellikle Caprese salatası o kadar güzel ki (mozarella, domates, pesto sos, salata) tek bir öğün olarak bile yiyebilirsiniz, kocaman. Benim favorim çeşit çeşit tortelloni, özellikle peynir dolgulu olan harika. Porsiyonlar doyurucu. Tek eleştirim son gittiğimde lazanyalarının beşamel sosunu biraz az buldum, ben beşameli bol bol olunca daha çok seviyorum.

Big Bang Burger – Bestekar

Hamburger aşkıma dur diyemiyorum. Gerçi iyi yapılmış, lezzetli bir hamburgeri herkes sever. İstanbul’da o kadar çok hamburger peşinde koştum ki, o kadar hamburgerden sonra Big Bang Burger bana hala güzel geliyorsa kesin güzeldir diyerek listeye ekliyorum. Big Bang Burger aslında fast food ama fast food deyince aklınıza ilk gelen yerlerle kıyaslamamanızı rica ediyorum, düzgün fast food diyebilirsiniz. Özellikle yeni çıkardıkları Cozy Burger’i çok sevdim, içinde hellim peyniri ve köz patlıcan var. Sosları ve içecekleri sınırsız. Çoğu hamburgercinin eksiği olan şey biradır bence, burada o da var (hemen sevinmeyin o sınırsız değil…….) Patatesleri, galaxy sosu falan galiba ben burayı genel olarak seviyorum.

Gaga Manjero – Bestekar

İlk şubelerini Tunus Caddesi’nde açmışlardı, yıl 2013 falan ben o zaman daha üniversite öğrencisiyim, çok giderdik buraya, Ankara’da Aperol Spritz bulabildiğim nadir yerlerdendi. Bir de Boogie Wonderland diye bir kokteylleri vardı ekşi ekşi, çok severdim. Sonra orası kapandı, Filistin Caddesi’ne açıldı, kocaman ve güzel bir mekan oldu fakat o eski havayı özletiyordu. Sonra yakın zamanda Bestekar Sokak’ta bir şubesi daha açıldı, çok sevindim çünkü bence Gaga, Filistin Caddesi’nden ziyade şehrin bu taraflarına daha çok yakışıyor. Aperol da duruyor, Boogie Wonderland de. Hem de aynı lezzette. En son gittiğimde Sophie Tukker’dan Mi Rumba çalarak da iyice kalbimi kazandılar, favoriler listesinde yerlerini sabitlediler. Burası özellikle Sangriası ile meşhurdu fakat ben İspanya’da 5-6 şehir gezdiğim, sayısız yerde denediğim ve en sonunda kendi damak tadıma en çok uyan tarifi geliştirdiğim için buradakini pek kendime uygun bulmamıştım zamanında. Son zamanlarda denemedim, belki de tarifi değiştirmişlerdir, sizin aklınızda olsun.
Pizza Il Forno- Bilkent

Burası da en başta Yıldız’da minik bir restorandı. Sonra çok sevildi, Bilkent’e de açıldı. Pizzalarını ve çeşitlerini epey seviyorum. Özellikle Caprese pizzası en sevdiğim (her yerde caprese övebilirim gördüğünüz gibi). Somon fümeli pizzası da çok lezzetli, bol malzemeli. Ayrıca sevmemin bir diğer nedeni de artan yemekleri sokak hayvanlarıyla paylaşıyor olmaları.
Sakal Pub- Tunalı

Burayı anlatmaya nereden başlasam…… Her Bilkentlinin gece dışarı çıktığında uğradığı(diğer okullarda okuyanlar alınmasın, ben bir Bilkentli olarak çok Bilkentli gördüğüm için bu yorumu yapıyorum yoksa siz de gidiyordunuz tabii…..), birasını alıp önünde gece boyunca tanıdığı tanımadığı herkesle sohbet ettiği, herkesin mutlaka her gittiğinde bir tanıdığını gördüğü mekan Sakal. Özellikle şu iyidir bu iyidir yine diyemeyeceğim, ama favorilerimde bahsetmeden geçemeyeceğim bir mekan burası. Zamanında hem arkadaşlarımla giderdim, hem tek başıma kitap okumaya bira içmeye giderdim. Okul çıkışı da giderdik, Pazar günleri falan da. Yani Sakal’a gidilecek gün ve zaman yoktur. En son gittiğimde hiç tanıdık görmedim, Ankara’da yaşayan 91li jenerasyon nerede takılıyor artık bilmiyorum….. Muhtemelen herkes tatilde, o yüzden. Sakal’ın havası, müzikleri, salaşlığı, her şeyi aynı.
Ankara, sadece bir şehir değil bir yaşam tarzıdır (hayır kamyon arkasında görmedim kendim uydurdum).
Yazının sonuna geldik sevgili Ankaralılar, Ankaraseverler ve Ankara’yla hiç ilgisi olmasa bile bu yazıyı okumuş olanlar. İstanbul’da yaşayan bir Ankaralı olarak tabii ki çok daha fazla sevdiğim mekan var, ama en sevdiklerime tekrar tekrar gidip, fotoğraf çekip, notlar alıp derliyorum, yenilerine de defalarca gidip bol bol denemeye çalışıyorum, o yüzden başta da söylediğim gibi bu yazının ikinci bölümü gelecek, ben de bir aya kalmadan Ankara’yı tekrar ziyaret etmeyi planlıyorum.
Ankara’nın beni şaşırtmasına izin verdim, Ankara sıkıcı dedikodusundan vazgeçin, insanları Ankara’dan soğutmayın veeee ben İstanbul’da eğlenirken siz de benim yerime buralarda bol bol eğlenin.
Yazınız çok özenli olmuş. 91’liyim ve lise-üniversite dönemimi Ankara’da geçirdim. Bahsettiğiniz yerlerden benim zamanımda bazıları vardı, bazıları yoktu. Ama Sakal’ı görünce bir tuhaf duygu hissettim. Sakal, Kızılay’da iken de Bestekar’dayken de çok giderdim. Mantarlı Spagetti’sine aşığım (Eğer hala aynı yapıyorlarsa). Yazınızı çok beğendim, teşekkürler:)
Aynı yaştayız 🙂 Sakal bizim yaşların mutlaka gittiği bir mekan, hala Ankara’ya gittikçe gidiyorum. Yazıyı beğendiğinize sevindim 🙂